“Hakikât zindanda da olsa iktidardır.”[2] Sevgili ÇHD’liler, Sevgili Avukatlarımız, Ankara’daki 12. Olağan Genel Kurul’unuzda sizler...
“Hakikât zindanda da
olsa iktidardır.”[2]
Sevgili ÇHD’liler, Sevgili Avukatlarımız,
Ankara’daki 12. Olağan Genel Kurul’unuzda sizlerle birlikte olmak, bizim için bir onur.
Bu ülkede sistemle bir derdi olup da ÇHD’li bir avukatın sıcak ilgi ve desteğini arkasında hissetmemiş
bir emekçi, bir devrimci, bir Kürt, bir Alevî, bir kadın, bir öğrenci var mıdır; sanmıyoruz.
Faili meçhule kurban gitmiş evladının kemiklerini arayan Kürt kadınının da; F Tipinin soğuk
kayıtsızlığında unutuluşa terk edilmeye kalkışılan devrimcinin de; hakkını aradığı için işten atılan emekçinin
de; protesto gösterisine katıldığı için kafası polis copu ya da gaz bombasıyla parçalanan öğrencinin de;
kocasından şiddet görüp sığındığı karakolda, başvurduğu mahkemede polisin, yargıcın baştan savdığı kadının
da; rantsal dönüşüm adına evi başına yıkılan, kent dışına sürgün edilen dar gelirlinin de; inançları yok sayılan,
kapısına çarpı çizilen Alevî’nin de; şu günlerde, mahut 301’in yerini almaya aday gözüken, TCK’nın “dinî
değerleri aşağılama”ya ilişkin maddesinin kapsama alanına giren ateist, agnostik ya da laiklerin de haklarını siz
savundunuz/ savunuyorsunuz.
Siz bizlere Halit Ağabey’lerin, Gülçin Abla’ların mirası, emanetisiniz. Onların 12 Mart’ın hukuksuzluk
şahikası mahkemeleri önündeki o unutulmaz dik duruşlarını 12 Eylül vahşetinden geçerek bugünlere taşıdınız.
Halit Çelenk’ler, Gülçin Çaylıgil’ler hukukun ilkelerini ve insan haklarını askerî savcılar ve yargıçlar
karşısında yılmadan, usanmadan savunmuşlardı; sizlerse Cemaat’in rahle-i tedrisinde yetişmiş yeni kuşak
savcı ve yargıçlar karşısında, hukukun sınıfsal niteliğini teşhir ediyor, ezilenlerin, yoksulların adaletini talep
ediyorsunuz…
Sistemin yeni efendilerinin sizden zerre kadar haz etmemeleri, boşuna değil. Bugün cezaevlerindeki
ÇHD’li avukat sayısı, sizlerin de arasında dolaştığını bildiğimiz bir espriye göre, orta boy bir ilin barosundaki
avukat sayısını aştı. Ama “Egemenler düşünsün!” diyoruz. Çünkü onların, çürüyen hukuk sistemine, yasaları
egemenliklerini pekiştirme, talanlarını güçlendirme aracı olarak gören sistemin efendileri karşısında ÇHD’nin
adalet savaşımını parmaklıkların öte tarafına taşıdığını biliyoruz. Hücresine bilgisayar alma talebini darkafalı
yasakçılığın karşısında kıvılcımlı bir hukuk mücadelesine dönüştüren Selçuk Kozağaçlı, Newroz ateşini
Kandıra F Tipi’ndeki hücresine taşıyan Taylan Tanay bunun tanığı.
Evet, ÇHD’nin mücadelesi, yasa ile adalet arasındaki o son derece kritik farkı gözler önüne seriyor.
Ezilen insanlığın kadim düşü Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik mücadelesinin mevcut kesitine eklediğiniz bu
boyutun önemi, devasa.
Dedik ya, herkese Yusuf Has Hacib’in, “Ok düz olmasaydı, doğru gitmezdi,” sözünü hatırlatan sizlerle
onur duyuyoruz.
12. Olağan Genel Kurul’a katılan tüm ÇHD’li dostlarımızı ve sizin şahsınızda Selçuk Kozağaçlı’yı,
Taylan Tanay’ı, Güçlü Sevimli’yi, Ebru Timtik’i, Barkın Timtik’i, Naciye Demir’i, Günay Dağ’ı, Şükriye
Erden’i, Betül Vangölü Kozağaçlı’yı ve KCK davasında tutuklanan tüm diğer ÇHD’li avukatlara sevgi, saygı
ve minnetle selamlıyor ve Claude Tillier’in, “Arsız ayrıcalıklar eken, azgın isyanlar biçmek zorundadır,”
sözlerinin altını çiziyoruz…
Ankara, 18 Mayıs 2013
N O T L A R
[1] Newroz, Yıl:7, No:235, 10 Haziran 2013…
[2] Marquis de Sade.
SİBEL ÖZBUDUN/ TEMEL DEMİRER
Yorumlar