“Duvarda kaldı gözlerim Dalmışım.” [2] ‘Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi’nin, “Mahsus mahâl”lerin hâl-i pür melâlini ...
“Duvarda kaldı gözlerim
Dalmışım.”[2]
‘Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi’nin, “Mahsus
mahâl”lerin hâl-i pür melâlini gündemleştiren “Hasta Mahpuslar Sorunu ve Çözüm
Önerileri” Sempozyumu’nun “Çözüm Önerileri”ne yönelik “Üçüncü Oturumu”nun
moderatörlüğünü Hasan Gülbahar arkadaşım yönetecekti.
30 yıl zindanda yatan Gülbahar arkadaşım şimdi burada
değil, “5.5 yıl daha yatacaksın!” diyen
zalimler tarafından tekrar Mersin zindanına kapatıldı…[3]
Onun yerine beni görevlendirdi sempozyumu düzenleyen
dostlar. Bugün, “Çözüm Önerileri ve Forum” başlıklı üçüncü oturumun
moderatörlük görevini, Mersin zindanındaki kardeşim Hasan Gülbahar adına,
onurla üstleniyorum…
Dikkat edin, biz çözüm yollarını ararken, önerirken; onlar
çözümsüzlüğü dayatıyor!
Hem de Kars’ta
Cezaevine giren HEP eski Milletvekili Mahmut Alınak’ın, zindan koşullarının
ağır oluşuna dikkat çekip, “Türkiye zindanları ‘Azrail’in bile çaresiz kaldığı
zulümhanelerdir,” vurgusuyla, “Adalet Bakanını cezaevine kapatmalı,” diye
haykırdığı koşullarda!
Hem de Türkiye
zindanlarındakilerin sayısı beş kentin nüfusunu aşıp, 1 Ekim 2014 tarihi
itibarıyla 21 bini tutuklu olmak üzere 152 bin 335 kişinin demir parmaklıkların
ardında olduğu bir dönemde!
Hem de Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ, 472’si hükümlü ve 1442’si tutuklu, toplam 1914 çocuğun
cezaevinde olduğunu açıklayıp, 353 çocuğun ise hükümlü veya tutuklu annelerin
yanında kaldığını belirtmişken!
Hem de
‘Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’ Başkanı Nevin Özgün’e göre, 0-6 yaş
arasında 334 çocuk, anneleriyle birlikte cezaevlerinde kalıyorken!
Hem de
‘Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi’nin 2013 tarihli raporuna göre,
cezaevlerinde yaklaşık 2 bin 800 tutuklu ve hükümlü öğrenci varken!
Hem de 2013
tarihli raporunda İHD, 7 yılda tutuklu sayısının 2.5 kat arttığının altını
çizip, Adalet Bakanlığı’nın verilerine de dikkat çekerek, “Türkiye
hapishanelerinden her hafta 5 tabut çıkmaktadır,” derken!
Hem de 21
Mayıs 2014 günü itibariyle, AKP döneminde ölen hasta tutsak sayısı 14 yılda 2
bin 304’ü bulur, bunun yanında 641 hasta tutsaktan 234’ü ölüm sınırında soluk
alırken!
Evet, geldik
hasta tutsaklar sorununa…
Sormadan
geçmemeli: Ağır bir hasta, bir “ölümlü”, her türlü sağlık koşulundan yoksun,
sınırlamış, hareket alanı yok edilmiş ve elleri kelepçeli iken nasıl tedavi
olabilir?
Bedenini ve
zihnini yormadan nasıl iyileşebilir?
Bir hücrede ya
da hastane odasında yalnız ve yalıtık nasıl sağlığına kavuşabilir?
Özellikle bir
“ıslah evi”, “rehabilitasyon merkezi” olarak düşünülen fiziksel yapısı bile
tutsağın aleyhine olan cezaevi gibi bir mekân da nasıl hayata dönebilir?
Bu imkânsız...
Kimse bu “imkânsız”lığı “es” geçmeye
kalkmasın!
Bu acil bir
durumdur; aralarında Noam Chomsky, Immanuel Wallerstein, Desmond Tutu, Vedat
Türkali’nin de bulunduğu dünyaca tanınmış çok sayıda aydın, siyasetçi,
parlamenter, bilim insanı ve akademisyenin, hasta tutsaklar için başlattığı,
“Çağrımız, Hasta tutsakların serbest bırakılması için gerekli tüm adımları bir
an önce atmanızdır,” diye haykıran uluslararası kampanya da bunun kanıtıdır!
TÜRK(İYE) ZİNDANLARININ DURUMU
Türk(iye)
zindanlarının “F tipi tecrit gerçeği”ni;[4]
“F tipinde hukukun da yasanın da olmadığı”nı;[5]
“2 ayda 41 tutsağa 2 bin gün hücre cezası verildiği”ni;[6]
“F tipinin ölüm çukuru” olduğunu;[7]
“Tecrit ve kötü koşulların öldürdüğü”nü;[8] “İçeride ölümlerin dışarıdan 4 kat daha fazla olduğu”nu[9] bilmeyen;
duymayan var mı hâlâ?
Varsa ne yazık, ne kadar ayıp!
Zindanlardaki
duruma ilişkin kısaca birkaç şeyi aktarayım:
i) Muş E Tipi
Kapalı Cezaevinde bulunan siyasi kadın tutuklular, yaşadıkları sağlık sorunları
için gördükleri tedavi sürecinde hak ihlâline maruz kaldıklarını açıkladılar![10]
ii)
Kocaeli’ndeki Kandıra T Tipi Cezaevi’nde bulunan adlî mahkûmlar, şartların kötü
olduğunu iddiasıyla yatak ve yorganları ateşe verip isyan çıkardı![11]
iii) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu’nun tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetlerine erişimi
hakkındaki raporu, cezaevlerinde yaşanan bir başka dramı ortaya koydu. Rapora
göre günlük 5 TL’lik iaşe bedeliyle beslenmek zorunda kalan tutuklu ve
hükümlüler, birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimde büyük sıkıntı yaşıyor.
Ağır hasta mahkûmlar için işletilen cezanın infazının ertelenmesine ilişkin
süreç çok ağır işliyor![12]
iv) Tutuklu ve
hükümlülere yönelik işkence, dayak ve hak gasplarıyla sık sık gündeme gelen
Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevinde göz göre göre bir cinayet işlendi. Nihat
Yılmaz isimli bir adlî mahkûm, 2-3 ay önce sevk edildiği Tekirdağ 1 No’lu F
Tipi Cezaevinde kaldığı koğuşa aynı gün konulan başka bir mahkûm tarafından
jiletle yaralandıktan sonra, iple boğularak öldürüldü. Katledilen Nihat
Yılmaz’ın amcasının oğlu Ümit Yılmaz, mahkûm Nihat Yılmaz’ın cezaevi idaresine
baskı ve şiddet gördüğünü ve öldürülme riski olduğunu anlattığına dikkat çekti![13]
v) TBMM İnsan
Hakları Komisyonu, “Cezaevlerini İnceleme Alt Komisyonu” raporuna CHP’nin
muhalefet şerhinde, “Silivri ve Kandıra gibi cezaevlerinde hak ihlâllerinin
yapıldığı” kaydedildi. Cezaevi Alt Komisyonu üyesi Veli Ağbaba, gerçekleştirilen
ziyarette Kandıra F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda yapılan incelemeler sonucunda;
sorun ve hak ihlâlleri tespitlerini şöyle anlattı:
“Cezaevinde
mahpus mektupları idarece engelleniyor. Komisyona yapılan başvurunun 21 adet
olmasının asıl sebebi, hak ihlâllerine ilişkin mahpuslar tarafından yazılan
mektupların engellenmesidir. Bu mektupların cezaevi idaresince engellendiği
iddiası mutlaka değerlendirmelidir. Kocaeli Tıp Fakültesi’nde tutuklu ve
hükümlü koğuşu bulunmuyor. Ayrıca cezaevinde gece sağlık personeli bulunmadığı
için acil durumlar söz konusu olduğunda zamanında müdahale edilemiyor. Beslenme
koşulları yetersiz, ağır hastalar rapor bekliyor. Cezaevlerinde çıplak arama
var”![14]
vi) Kocaeli 1
No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mecit Şahinkaya, tecrit hücrelerinde,
baskı, zulüm ve işkenceyle karşı karşıya kaldıklarını belirterek, “Size
göndermek istediğimiz mektuplar engelleniyor. Çünkü yaşadığımız hak gaspları da
hapsolsun istiyorlar,” dedi.
Şahinkaya,
ağır hasta tutsakların ölümün kıyısında bulunduklarını, en tabii savunma
hakkının, avukat görüş yerlerinin camlı hâle getirilmesiyle her an gözetlenip
dinlenmesiyle gasp edildiğini kaydetti. Şahinkaya, “Ayrıca hücre
havalandırmalarına kameralar yerleştirerek 24 saatimizi izliyorlar” değerlendirmesini
yaptı.
Cezaevinden
çeşitli yerlere gönderilen fakslara ve tutukluların aileleri tarafından
gönderilen mektuplara da el konulduğunu anlatan Şahinkaya, yasalarca haftada 10
kişinin 10 saat sohbet hakkı kazanmasına karşın bunun uygulanmadığını ve
haftada yalnızca 2.5 saat sohbet hakkı verildiğini belirtti. Şahinkaya hak
ihlâllerini şöyle özetledi:
“Hasta
tutsaklara diyet yemekleri verilmiyor. Tutsaklara gönderilen birçok hediye ya
kendilerine ulaştırılmadı ya da verilmiyor. Sohbet alanında tuvalet bulunmuyor.
Tutsakların yayımlanmasını istedikleri Yol TV, Hayat TV, İMC gibi kanallar
idarece gösterilmiyor. Mektup okuma komisyonunun mektuplarımızı aynı gün sevk
ettiği disiplin kurulu karar almıyor. 3 hafta sonra karar getiriliyor.
Gönderilmesine karar verilen mektuplar gönderilmiyor”![15]
KEYFİ BASKILAR, YASAKLAR VE TECAVÜZ
Türk(iye)
zindanları, keyfi baskılar, yasaklar ve tecavüzle betimlenir…
“İtirazı” olan
var mı?
İşte keyfi baskılar!
i) Diyarbakır
Barosu Cezaevi Komisyonunun, Şakran Çocuk Cezaevinde kalan çocuklarla yaptığı
görüşmelerde tüyler ürperten detaylar ortaya çıktı. F.T. ile görüşmede, Ankara
Sincan Cezaevinde çocuklara sürekli işkence yapıldığı hatta işkencenin ileri
boyutlara giderek çocukların 2’inci kattan atıldığına yer veriliyor![16]
ii) Mardin
Cezaevi’nden Sincan Çocuk Cezaevi’ne sürgün edilen 3 çocuk tutsak, Mardin
Cezaevi’nde darp edilerek şiddete uğradı![17]
iii) Mardin E
Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 17 yaşındaki M.K. ve F.T. isimli iki
çocuk mahkûmun, “kemik testi” gerekçesiyle Ankara’ya yapılan sevk işlemi
sırasında darp edildiği, zorla çıplak aramaya maruz kaldığı bildirildi![18]
iv) Kürkçüler
F Tipi Cezaevi’nde yeni bir skandal ortaya çıktı. Gardiyanlar, tutsak Bedrettin
Akdeniz, Murat Akıncı ve 60 yaşındaki Mahmut Yiğit’i darp etti. İşkenceye tepki
gösteren diğer tutsaklar da hücreye atılarak işkenceye uğradı![19]
v) İzmir 2
No’lu F Tipi Cezaevi’nde “süngerli oda” cezası verilen Gökhan Çoban ve üç
arkadaşının hücreye konulmadan önce dövüldüğü ortaya çıktı![20]
vi) “Ters
kelepçeyle süngerli odaya atıldım. Islak battaniyeyle dayak yedim. Her yerim
morardı, parmaklarım kırıldı. Can güvenliğim yok...” Balıkesir L Tipi
Cezaevi’nde yatan mahkûmlardan D. E., yaşadığı işkenceyi 22 Ocak 2014 günü
görüşe gelen ağabeyine bu sözlerle anlattı![21]
vii) Erzurum E
Tipi Cezaevi’nde kadın tutsaklar, askerlerin sözlü taciz ve hakaretlerine maruz
kaldı. Dilekçelerinin ortadan kaybolduğunu belirten tutsaklar, “Baskıyı
derinleştirerek sindirme politikası hâline getiriyorlar,” dedi![22]
viii) Şırnak T
Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan siyasi tutsaklar, birçok eksikliğin bulunduğu
cezaevinde, idarenin keyfi yaklaşımlarından kaynaklı hak ihlâlleri karşı
karşıya bulunduklarını belirtti![23]
ix) Isparta E
Tipi Cezaevi’nde bulunan Engin Acar, falaka işkencesine maruz kaldı, ardından
da ıslatılarak hücreye atıldı![24]
x) Tekirdağ F
Tipi 1 No’lu Cezaevi’nde yatan KESK’e bağlı Eğitim Sen 7 No’lu Şube
yöneticilerinden Yusuf Demir (34), 1.5 aydır 3 kişilik hücrede tek başına
kalıyor. Demir’in annesi Kumru Demir, “Yusuf’un kızı, cezaevindeki görüşmede
babasının elinden tuttu ve ‘Babam hadi gidelim’ dedi. Bu insanın psikolojisi
nasıl iyi olsun? Yusuf’un kızı, babasına vermek için bahçeden çiçek koparmış,
gardiyanlar o çiçeği bile içeri almadılar… Tecrit uygulanıyor, tek kişilik
koğuştan alınmazsa cezaevi önünde açlık grevine başlayacağım,” diye isyan etti![25]
İşte yasaklar!
xi) CHP
milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Veli Ağbaba,
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde boncuk kullanarak mahkûmlar tarafından yapılan Pir
Sultan Abdal resmine de “örgüt lideri” denilerek el konduğunu belirtti![26]
xii) Tekirdağ
F Tipi, ‘Radikal’ gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’ı “terörist” ilan etti… Ali
Haydar Saygılı adlî mahkûmun cezaevindeki sorunlarıyla ilgili olarak Saymaz’a
gönderdiği faks, 30 Ocak 2014’de toplanan Disiplin Kurulu tarafından, “Yasadışı
terör örgütü üyelerinin birbirlerine, örgütsel konularda bilgi ve haber
vererek, kamuoyu oluşturmak maksadıyla yazılmış yazılar olduğu” gerekçesiyle
yasaklandı![27]
xiii) İzmir
Şakran Cezaevi yönetimi, gazeteci Hasan Cemal’ın ‘Delila: Bir Genç Kadın
Gerillanın Dağ Günlükleri’ ve HDP Muş Milletvekili Demir Çelik’in ‘Özgürlüğünde
Kaldı Gözlerim” başlıklı kitaplarını sakıncalı olduğu iddiası ile odalardan
toplattı![28]
xiv) Kırıkkale
F Cezaevi’nde kalan hükümlü Ali Şimşek, arkadaşı Şamil Camekan’a mektup yazdı.
Ancak cezaevi idaresi mektupları “sakıncalı” bularak el koydu. Bunun üzerine 31
Temmuz 2013 günü Ali Şimşek arkadaşına bir faks gönderip “Bu kemirgen sıçanlar
nedeniyle iletişim uzun süre kopuyor,” dedi. Bu ifade nedeniyle Ali Şimşek’in
faksı da engellendi ve hakkında disiplin soruşturması başlatıldı![29]
xv) Kocaeli 1
Nolu F Tipi Cezaevi tutuklularının mektupları, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonunda adı geçenler hakkında “hırsız” dedikleri için sansürlendi. İnfaz
Hâkimliği “Hırsızlıktan ceza alsalar bile onlara hırsız diyemezsiniz,” dedi![30]
xvi) Tekirdağ
F Tipi Cezaevi’ndeki bir mahkûmun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru
formundan ücretini ödemek kaydıyla 30 adet fotokopi çekilmesi talebine cezaevi
yönetimi, formun “örgütsel iletişime” gireceği gerekçesiyle karşı çıktı.
Tekirdağ İnfaz Hâkimliği’nin yasaya aykırı bulduğu uygulamayı Tekirdağ 2. Ağır
Ceza Mahkemesi bozdu. Buna göre AİHM başvuru formu örgütsel iletişim sayılarak
2 adetten fazla çoğaltılamayacağına karar verildi![31]
Ve tecavüzler!
xvii) Maltepe
Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu olarak kalan 17 yaşındaki
F.G, 2011’de diğer koğuşlarda kalan V.Y. ve R.Ö’nün tecavüzüne uğradı![32]
xviii) 2012
yılında Pozantı M Tipi Cezaevinde yaşanan çocuklara yönelik taciz ve tecavüz
iddialarına bir yenisi de Adana’nın Ceyhan ilçesinde bulunan M Tipi Kapalı
Cezaevinden eklendi. Adli bir olaydan tutuklanan 15 yaşındaki F.O, cezaevine
girdikten yaklaşık 10 gün sonra oda arkadaşı M.A’nın önceleri kendine cinsel
tacizde, sonraları ise tecavüzde bulunduğunu ve kendisinin darp edildiğini
söyledi. F.O.’ya tecavüz edilmesiyle ilgili cezaevi yönetiminin gerekli
önlemleri almadığını görgü tanıkları da doğruladı![33]
ÇİFTE STANDART VE CEZASIZLIK
Bunlar
böyleyken; zindanlarda olup da çoğalarak bitmeyenler; mesela Veli Saçılık
örneğindeki üzere “çifte standart ve cezasızlık” ile yüz yüzedir…
İşte kimi “cezasızlık” örnekleri…
i) Adana Karataş
Cezaevi ikinci müdürü M.A.K’nin, tutuklu bir kadını taciz etmesi ile ilgili
duruşmada mahkeme, sanığın beraatına karar verdi![34]
ii)Adana’da
cezaevinde tecavüze uğrayan çocuk tutuklu F.O. ile ilgili, haklarında
soruşturma yürütülen kamu yetkilileri aklandı. Evrensel’in gündeme getirdiği
olayda tecavüze göz yuman görevliler hakkında savcılık takipsizlik kararı
verdi. Mağdur çocuk, gardiyanlardan da dayak yediğini belirtmiş olmasına rağmen
savcılık bu durumu dikkate almadı![35]
iii) Ankara
Batı (Sincan) Cumhuriyet Başsavcılığı, Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde
yılın ilk gününde sayım vermek istemeyen 11 çocuğun gardiyanlar tarafından
dövülmesine ilişkin soruşturmada 48 gardiyan hakkında takipsizlik kararı verdi![36]
iv) Hâkim kararı
olmadan hücreye konulan tutuklu, bunu kamera ve bilirkişi incelemesiyle
kanıtladı. ‘Radikal’ gazetesi, skandalı manşetine taşıdı. Savcılık bilirkişiye
rağmen dosyayı kapattı… Gaziantep E Tipi Cezaevi’nde kalan Ahmet Yeter adlı
tutuklu, hâkim kararı olmaksızın hücre cezasına maruz kaldığını öne sürmüş ve
bu, savcılığın atadığı bilirkişinin görüntüleri incelemesi sonucu
doğrulanmıştı![37]
İşte çarpıcı “çifte standart”lılık verileri…
v) Bursa’da
2008 yılında, o tarihte 14 yaşında olan kız çocuğu B.Ç.’ye cinsel tacizde
bulunmak suçundan 13 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasını İstanbul’daki Metris
Cezaevi’nde çeken 83 yaşındaki Hüseyin Üzmez, psikolojik sorunları ve prostat
rahatsızlığı nedeniyle, cumhuriyet savcısı tarafından ‘cezanın infazının
ertelenmesi’ kapsamında tahliye edildi![38]
vi) 17 Aralık
soruşturmasında tutuklanan Reza Zarrab’ı eşi şarkıcı Ebru Gündeş’in görüş
günleri dışında sık sık ziyaret etmesi ve her gün 45 dakika görüşme izni aldığı
yönündeki iddialar, tutuklu ve hükümlü yakınlarının tepkisini çekip, isyan
ettirirken; Ece Saygun, “Hasta babamı göremedim”; Doğan Yurdakul, “Eşime veda
bile edemedim,” dediler![39]
vii) İçişleri
eski Bakanı Muammer Güler’in, 17 Aralık Operasyonu’nda tutuklanan oğlu Barış
Güler’i Metris Cezaevi’nde ziyaretinde ilk olarak 12.00 sıralarında, lüks bir
otomobil ve minibüsle, kadın ve erkeklerden oluşan kalabalık ziyaretçi grubu
cezaevine girip, yaklaşık 2 saat içeride kaldıktan sonra, yine lojmanların
bulunduğu taraftan dışarı çıkması gibi![40]
VE HASTA TUTSAKLAR!
Buraya dek değindiğim üzere, Türkiye’nin yüz
karasıdır zindanlar ve hasta tutsaklar!
Yüzünün karası
olduğu gibi tarihinin de kapkara sayfalarıdır. 1924’te Adalet Bakanlığı’na
bağlanan cezaevleri, bir bakanlık çatısı altında toplanmış olmasına rağmen;
zindan yöneticilerinin keyfi, işkenceci ve tecrit damarları hep var oldu.
Devletin sözde
ıslah etme yöntemidir cezaevlerinde tecrit uygulamak, işkence yapmak ve ya
ölüme maruz bırakmak. Yüzlercesi tutuklu olan siyasilerin cebinde bir çakı bile
bulunmadığı hâlde “suçlu” damgası yedikleri, işkence çektirildikleri bir
ülkedir T.“C”!
Bilindiği
üzere zorla kapatılma biçimindeki şiddet uygulamalarıyla, insan doğasına aykırı
bu kurumlar, devletin şiddeti en üst düzeyde yaşattığı alanlardan biri olarak
varlığını sürdürmekteler.
Üstelik mahkûmların
sağlık sorunları üzerine kapsamlı çalışmalar yapılmıyor Türkiye’de…
Oysa
mahkûmların sağlığını etkileyen koşullar üzerine çalışmalar dünyada pek çok
ülkede yapılıyor ve elde edilen sonuçlara göre de cezaevi koşulları gözden geçiriliyor.[41]
Kötü beslenme,
tecrit, hareketsizlik ve bulaşıcı hastalıklar en çok üzerinde durulan konular.
Örneğin, son yıllarda yapılan çalışmalar tecrit uygulamasının çok tehlikeli
hastalıklara yol açtığını gösteriyor. Tecrit kanser gelişimini tetikliyor ve
var olan kanserlerin yayılmasında da hızlandırıcı etki yapıyor.[42]
Evet
Türkiye’de bu konularda hiçbir araştırma çalışması yok ve olmaması da cezaevi
koşullarının -ve mevcut siyasal sistemin- ne kadar eza verici olduğu üzerine
yeterince şey söylüyor, değil mi?
Kuşku yoktur
ki Türkiye’deki infaz rejimi insani olmayan bir yaklaşım üzerine kurulu ve
hapishanelerin fiziki yapısı, infaz koşullarının yarattığı olumsuzluklar,
özellikle tecrit uygulamasının fiziki ve psikolojik etkileri de herkes
tarafından biliniyor.
Mahpuslar
beslenme, hijyen, sağlığa erişim hakkı gibi en temel haklarından, insani yaşam
standartlarından yoksun biçimde yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Bunun yanı sıra
uzun süreli hapis cezalarının ve tecridi had safhaya vardıran hak ve özgürlükleri
kısıtlayıcı kuralların, disiplin cezalarının mahpusların sağlığı üzerindeki
olumsuz etkileri de gözler önünde.
Öncelikle
mahpusların düzenli ve yeterli tedavi, teşhis, kontrol imkânlarına ulaşmasının
güç olması bir yana, doktora erişim imkânlarının bulunmayışı; mahpus sayısının
yüzlerce olduğu hatta iki bini bulduğu hapishanelerde dahi sürekli doktor
olmaması ve “aile hekimliği” uygulamasının yarattığı sorunlar hâlen varlığını
sürdürüyor.
Durumları ağır
olan ve hapishane revirinde tedavi olanağı olmayan mahpuslar kendilerini uzun
süre ilgili sağlık kurumlarına sevk ettiremiyorlar. Sevk kararları çıksa bile
bu sefer araç ya da personel eksikliği nedeniyle hastaneye ulaşmak mümkün
olamıyor.
Hastanelere
ulaşılsa jandarmanın müdahalesi, kelepçeli muayene dayatması, hastanelerin
zaten yoğun olması ya da kimi zaman hekimlerin tıp etiğine uygun hareket
etmemesi nedeniyle teşhis ve tedaviler ya hiç yapılamıyor ya da yetersiz bir
muayene ile mahpuslar geri gönderiliyor.
Kalp krizi
gibi acil müdahaleyi gerektiren durumlarda ise hapishanelerde geceli gündüzlü
kalan bir hekimin bulunmayışından ötürü zamanında müdahale edilemediğinden bu
konumdaki hasta mahpuslar genellikle yaşamlarını yitirmiş oluyorlar.
Mesela…
İHD’nin, 2013’e ait hak ihlâlleri raporunu açıklayan Genel Başkan Yardımcısı
Serdar Çelebi, “Cezaevlerinde 163’ü ölüm sınırında 550 ağır hasta tutuklu ve
hükümlü bulunuyor,” dedi!
Mesela…
TİHV’in verilerine göre bir yılda Türkiye genelinde yalnızca 9 hasta tutuklu
tahliye edildi. Yüzlerce ağır hasta tutuklu ise tahliye olmayı bekliyor. Hükmün
infazı ertelenen bazı hasta tutuklular ise sağlık şartlarında bir düzelme
olmadan tekrar cezaevine dönmek zorunda kalıyor!
Mesela…
Hastalık gerekçesiyle rapor için Adli Tıp Kurumu’na başvuruda bulunan bin 121
tutuklu ve hükümlünün başvurusunun reddedildiği ortaya çıktı. Cezaevlerinde 104
kanser hastası hükümlü ve tutuklu olduğu da bildirildi.
1 Ocak 2013
ile 31 Aralık 2013 tarihleri arasında hasta hükümlü ve tutuklularla ilgili Adli
Tıp Kurumu’na 2 bin 495 dosya geldi. Bu kapsamda 1527 rapor ile 968 müzekkere
düzenlendi.
Bunlardan
Cumhurbaşkanı affı kapsamında 5, infaz tehiri (erteleme) kapsamında 178,
hastane şartlarında yatırılarak tedavi edilmesi istenilen 60, akıl hastalığı
tespit edilerek yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda tedavi olması gereken 38 kişi
hakkında gerekli raporlar düzenlendi.
Toplam bin 121
kişinin talebinin ise reddedildiği bildirildi!
İşte soru(n)la
ilgili birkaç örnek!
i) Hasta
tutsak Salih Tuğrul’a Dicle Üniversitesi doktorları, skandal bir kararla
“Hapishanede kalabilir” raporu verdi. Oysa Adli Tıp Kurumu, daha önce
“Cezaevinde kalamaz” yönünde rapor vermişti![43]
ii) Diyarbakır
D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 21 yaşındaki hasta tutsak Civan
Boltan’ın, tedavi için götürüldüğü Ankara’da hastanede yapılan kontrollerinin
ardından gardiyanlar tarafından işkenceye maruz kaldığı kaydedildi. Bir kolu
olmayan ve bir gözü kör olan hasta tutsak Boltan, 25 Haziran 2014’de
götürüldüğü hastanenin dönüşünde Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde gardiyanların
çıplak arama soymayı dayatmasına karşı çıkışı nedeniyle, gardiyanlar tarafından
elbiseleri baştan aşağı soyularak işkence edildiğini söyledi![44]
iii) Rezidüel
şizofreni teşhisi konan Kemal Gömi’ye cezaevinde kalamayacağı yönünde Adli Tıp
Kurumu tarafından verilen dört rapora rağmen, yıllardır Cumhurbaşkanı
tarafından affedilmiyor![45]
iv) Adli
Tıp’ın “Cezaevinde tek başına kalamaz, tedavisi yapılamaz, cezası altı ay
ertelensin” demesine rağmen savcılık, ölmekte olan mahkûm Hasan Kaçar’ı tahliye
etmedi. İstanbul Emniyeti’nin “Tahliyesi toplum açısından tehlikelidir” yönünde
görüş belirtmeyişini, sanığın aleyhine yorumlayan savcılık, “Olumlu görüş de
belirtilmiyor,”[46] diyor!
v) 13 yıldır
cezaevinde tutulan ve Gümüşhane E Tipi Cezaevi’nde bulunan Abdülhakim Eşiyok
tedavi edilmediği gibi tahliye de edilmeyen tutsaklardan; şiddetli baş ağrısı
krizleri yaşayan Eşiyok’un cezaevinde kalamaz raporu talebini, Gümüşhane Devlet
Hastanesi Nöroloji doktoru, “Sen onu örgüte katılmadan önce düşünecektin,” diyerek
reddetti![47]
Yani
neresinden tutarsanız tutun, Türk(iye) zindanları, lime lime dökülüyor.
Bu çürümenin
makyaj önlemlerle düzeltilebilmesi mümkün değil.
Coğrafyamızın
kronikleşmiş birçok sorununda olduğu gibi, zindanlarda da radikal hamleler
gerekiyor.
O hâlde bitiriyorum:
Hasta
tutsaklar acilen salıverilmelidir!
Zindanlar
boşaltılmalıdır!
F tipleri
kapatılmalıdır!
15 Ekim 2014
12:57:19, Ankara.
N O T
L A R
[1] ‘Hasta
Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi’nin 18 Ekim 2014 tarihinde ‘Hasta Mahpuslar
Sorunu ve Çözüm Önerileri Sempozyumu’nda yapılan konuşma… Kaldıraç, No:161,
Kasım 2014…
[2] A.
Kadir.
[3]
Yargıtay, cezaevinde 30 yıl kaldıktan sonra 2013 yılında 4. yargı paketi
kapsamında tahliye edilen Hasan Gülbahar için “Pardon! Eksik yatmışsın, 5.5 yıl
daha yatacaksın,” kararı verdi. Türkiye’de en uzun süre cezaevinde kalanlardan
olan Hasan Gülbahar, 17 aylık özgürlükten sonra, 9 Ekim 2014 günü gözaltına
alındı ve Mersin E Tipi Cezaevi’ne gönderildi.
Avukatı Gül Atay, “Tebligat falan olmadı, biz temyizde
olduğunu bile bilmiyoruz,” dedi.
Gülbahar’ın hapishaneye götürülürken kendisini
aradığını ve “vakur ve moralli bir tonda” başına gelenleri anlattığını aktaran
yazar Adil Okay da, “Türkiye’nin Nelson Mandela’larından Hasan Gülbahar yine
zindanda. 30 yıl sonra özgürlüğüne kavuşmuştu. Dünyada ilk 10’a giren bir
rekora sahipti. Çıkınca hayata tutunmaya çalışmış, yarım bıraktığı eğitimine
devam etmeye başlamış, bir işe yerleşmiş ve İHD Mersin Şubesi’nde yönetime
gelmişti. Ancak 1.5 yıl özgürlük, kötülük dağıtıcılarının gözüne batmış olmalı
ki apar topar tutuklanıp Mersin hapishanesine konuldu,” dedi. (Türey Köse,
“Hasan Gülbahar Yine Cezaevinde”, Cumhuriyet, 12 Ekim 2014, s.4.)
[4]
Celal Önkoyun, “F Tipi Tecrit Gerçeği”, Cumhuriyet, 18 Mayıs 2014, s.13.
[5]
Hazal Ocak, “F Tipinde Hukuk da Yok Yasa da”, Cumhuriyet, 26 Mart 2014, s.6.
[6] “2
Ayda 41 Tutsağa 2 Bin Gün Hücre Cezası”, Atılım, Yıl:2, No:116, 11 Nisan 2014,
s.3.
[7] “F
Tipi Ölüm Çukuru”, Gündem, 19 Aralık 2013, s.6.
[8]
Hıdır Bakır, “Tecrit ve Kötü Koşullar Öldürüyor”, Cumhuriyet, 13 Mayıs 2014,
s.10.
[9]
“İçerde Ölümler 4 Kat Daha Fazla”, Atılım, Yıl:2, No:109, 10 Mart 2014, s.3.
[10]
“Kadın Tutukluların Hakları Gasp Ediliyor”, Evrensel, 19 Ağustos 2014, s.3.
[11]
“Kandıra Cezaevi’nde İsyan”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 2014, s.3.
[12]
Fırat Kozok, “Cezaevleri Ağır Hasta”, Cumhuriyet, 6 Haziran 2014, s.7.
[13]
Ömer Çelik, “Cezaevinde Göz Göre Göre Cinayet”, Evrensel, 29 Temmuz 2014, s.3.
[14]
“Cezaevinde Çıplak Arama”, Cumhuriyet, 27 Nisan 2014, s.7.
[15]
Kayhan Ayhan, “Hak İhlâlleri Bitmiyor”, Cumhuriyet, 29 Nisan 2014, s.8.
[16]
Yasin Kobulan, “Çocukları 2. Kattan Attılar”, Evrensel, 31 Ocak 2014, s.3.
[17]
“İhlâller Bitmiyor!”, Gündem, 28 Aralık 2013, s.5.
[18] Ali
Ulucan, “Eziyete Yolculuk”, Cumhuriyet, 13 Aralık 2013, s.6.
[19]
“Kürkçüler İşkence Evi”, Gündem, 7 Nisan 2014, s.5.
[20]
İsmail Saymaz, “Süngerli Oda Öncesi Dayak”, Radikal, 30 Mart 2014, s.10.
[21] Ali
Ufuk Arikan, “Cezaevinde ‘Süngerli Oda’ İşkencesi”, Sol, 24 Ocak 2014, s.6.
[22]
“Cezaevinde Tacizci Asker”, Gündem, 23 Aralık 2013, s.2.
[23]
“İşkenceci Zihniyet Değişmiyor”, Gündem, 30 Eylül 2014, s.5.
[24]
Eren Dinç, “Şimdi de Tutsağa Falâkâ İşkencesi”, Gündem, 18 Ocak 2014, s.5.
[25]
Sibel Bahçetepe, “Hücre İşkencesi”, Cumhuriyet, 6 Haziran 2014, s.7.
[26]
“Pir Sultan Abdal da Terörist Sayıldı”, Cumhuriyet, 2 Şubat 2014, s.8.
[27]
“Tekirdağ F Tipi, Radikal Muhabiri İsmail Saymaz’ı ‘terörist’ İlan Etti”,
Radikal, 6 Şubat 2014, s.6.
[28]
Evrim Kepenek, “Cezaevinde Hasan Cemal Kitabı Yasak!”, Evrensel, 8 Ekim 2014,
s.3.
[29]
Mesut Hasan Benli, “Adaletin ‘Kemirgen’ Çelişkisi”, Radikal, 13 Aralık 2013,
s.10-11.
[30] “…
‘Hırsıza Hırsız Diyemezsin’ Kararı”, Cumhuriyet, 25 Ağustos 2014, s.5.
[31]
Mahmut Lıcalı, “AİHM’yi de Örgüt Saydılar”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2013, s.8.
[32]
“Cezaevinde Tecavüzde Personel Kusursuzmuş”, Evrensel, 24 Haziran 2014, s.3.
[33]
Bahçegül Ercan, “Gardiyanlar Vahşeti Anlattı”, Evrensel, 5 Mayıs 2014, s.3.
[34]
“Cezaevinde Tacize Beraat!”, Evrensel, 8 Temmuz 2014, s.3.
[35]
Volkan Pekal, “Cezaevinde Tecavüzde Devlete Takipsizlik Kararı”, Evrensel, 29
Temmuz 2014, s.4.
[36]
Alican Uludağ, “Bir Tokat da Yargıdan”, Cumhuriyet, 9 Temmuz 2014, s.6.
[37]
İsmail Saymaz, “Radikal Asayişi Bozar”, Radikal, 28 Ocak 2014, s.10.
[38] “14
Yaşında Kız Çocuğuna Tacizden Tutuklanan Hüseyin Üzmez’e Tahliye”, Cumhuriyet,
3 Ekim 2014, s.3.
[39]
Esra Alus, “Biz Babamızı Neden Göremedik?”, Milliyet, 1 Ocak 2014, s.18.
[40]
Mehmet Aktaran-Uğur Can, “Oğula 1 Saat Ziyaret”, Hürriyet, 2 Ocak 2014, s.11.
[41]
http://tinyurl.com/7c42anw
[42]
http://tinyurl.com/pcc8ox3
[43]
Tayip Temel, “Sanki Nazi Doktorları”, Gündem, 4 Haziran 2014, s.5.
[44]
“Hasta Tutsağa İşkence Yaptılar”, Gündem, 4 Temmuz 2014, s.5.
[45]
Zeynep Kuray, “Abdullah Gül, Kemal Gömi’yi Affetmek İçin Neyi Bekliyor?”,
Birgün, 19 Mart 2014, s.11.
[46]
İsmail Saymaz, “Böyle Hukuk Hasan Kaçar’ı Öldürür”, Radikal, 27 Şubat 2014,
s.6-7.
[47]
Evrim Kepenek, “Doktor Değil Akıl Hocası!”, Gündem, 16 Eylül 2014, s.5.
Yorumlar