VOLOKOLAMSK ŞOSESİ’NİN KÜRTÇESİ: KOBANÊ[1]

“biz kırıldık daha da kırılırız kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.” [2] Kobanê neresi? Buraya, Kocaeli’ne çok mu uzakta? Hayır,...

“biz kırıldık daha da kırılırız
kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[2]


Kobanê neresi? Buraya, Kocaeli’ne çok mu uzakta?
Hayır, kesinlikle değil…
“Niha hûn bibêjin Kobanê ki derê ye, Kobanê dilê me ye. Hûn bibêjin Kobanê çi ye? Kobanê halanak şer û serkefyinê ye. Kobanê ji bo çi ye hûn bibêjin, Kobanê ji bo me ji bo we hemiyan e./ Kobanê neresidir diye sorsanız, Kobanê kalbimizdir. Kobanê nedir derseniz bir savaş ve zafer narasıdır deriz. Kobanê ne içindir derseniz Kobanê hepiniz ve hepimiz içindir deriz.”[3]
Evet, evet Ahmet Telli’nin, “Düşmana dönük/ bir mavzer gibidir umut,/ yaratır tetik ve parmak/ en gürbüz çocuğunu tarihin,” dizeleriyle tarif ettiğidir Kobanê…
“İyi de Kobanê ile alâkâmız ne” mi?
“… ‘Bizim Kobanê ile ne ilgimiz var’ diyen Kasımpaşalı bunu anlamaz elbet. Ben O Kasımpaşalının insanlıkla ne alâkâsı olduğunu bilmem! Hiç kimse de anlamış olamaz… Çünkü o bir insan değil!
Biz ise, Kobanê ile alâkâmızı şöyle açıklıyoruz: Kobanê’de çarpan her yürek bizim yüreğimizdir. Kobanê’deki her çocuk bizim çocuğumuzdur. Kobanê bizimdir, biz Kobanê’yiz. Kobanê nabzımızdır, kalbimizdir. Keşke Kobanê’li çocuklara mama gönderdiğimiz gibi orada ortaçağ barbarlığına karşı dövüşenlere de silah, mermi de gönderebilseydik.”[4] “Neden” mi?
“Çünkü sömürgeciliğe karşı, umudu ve hayatı savunan Kobanê, ‘Êdî Bes e’ diye haykıran bir coğrafyadadır… Kobanê bizim çarpan kalbimizdir… Onunlaysak, buradaysak sol mememizin altındaki cevher hâlâ yerli yerinde olduğu içindir. Ve nihayet Kobanê bizim isyan çığlıklarımızdır.”[5]
Biz tam da bunun için “Bijî berxwedana Kobanê” diyoruz…
Çünkü, çünkü Metin Altıok’un, “Bu kekre dünyada yazık geçit yok aşka;/ Bir şey yok paylaşacak acıdan başka,” diye tarif ettiği verili insan(sız)lık tablosunda; Paul Eluard’ın, Hiçbir vakit tam karanlık değil gece” dizelerini duyumsatırken; Ahmed Arif’in, “Ve hep olmayacak şeyler kurarım,/ Gülünç, acemi, çocuksu...” dizelerini terennüm ettirir Kobanê insan(lık)a…
* * * * *
IŞİD’in ağır silahlarla saldırdığı Kobanê (veya Kobanî), sadece batı Kürdistan’da bir kasaba değildir; bir direniş odağıdır; umuttur.
Irkçı, katil, hırsız, tecavüzcü gasp çetelerine karşı tüm varlığıyla direnen Kobanê, sadece Kobanê değil; bir yanıyla Êzîdîlerin Şengal’i, Rojava’nın Stalingrad’ıdır.
IŞİD’in T-72 tankları saldırdığı Kobanê’yi YPG’iler AK-47’lerle savunurken; Halk Meclis Başkanı’nın, “Hiç kimse kuru laflarla yanımızda olmasın, durumun aciliyetinin kuru laflarla izahı yoktur. Biz YPG ve halk olarak direniyor, savaşıyoruz. Bizim şu anda ihtiyacımız olan tek şey bu direnişe ve savaşa fiilen katılımdır,” diye haykırdığı coğrafyadır orası.
* * * * *
Görüşlerine katılırsınız/ katılmazsınız ama YPG (ile Kürtler yani Rojava Halkı) orada bir halk nasıl savaşır, onurunu, kaderini nasıl savunur destanını yazmaktadırlar.
Direnişi, sonu ne olursa olsun, tarihteki onurlu yerini alırken; tarihe yeni bir kahramanlık hikâyesi armağan etmiştir.
IŞİD barbarlığına karşı direnişin (bir yanıyla) İspanya İç Savaşı’ndaki enternasyonalizmi anımsattığı Kobanê, sadece Stalingrad değil; Nazi sürülerine karşı Moskova önlerindeki Volokolamsk Şosesi’dir…
Hani Kloçkof Diev’i, Mustafa Sungurbay’ı, Nikolay Maslenko’su, Natarof’u, Kujenbergünof’u, Ukraynalı Bondarenko’suyla; Nâzım Hikmet’in, “28’lerin Türküsü”nde[6] aktardığı destandır.
Hatırlayın: İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi sürüleri Moskova kapılarına dayandıklarında, Volokolamsk Şosesi’ndeki 28 komünist tarafından yere çalınacağını hiç düşünmemişti.
Ruslar’dan, Türkler’den, Tatarlar’dan, Kazak’lardan ve Sovyetler Birliği’nin diğer halklarından oluşturulmuş Kızıl Ordu savaşçılarıydı onlar…
Kızıl Ordu neferlerinin, onların sayıca yüksek ve donanımlı Nazi ordularına karşı -canları pahasına- dişleri ve tırnaklarıyla nasıl direndiklerini; tanklara karşı el bombalarıyla, Molotoflarla, süngüyle nasıl karşı koyduklarını ve onları yendiklerini hatırlayın![7]
Volokolamsk Şosesi şimdi Kobanê’dir…
Bir IŞİD tankını imha etmek için beş (5) YPG savaşçısının aynı anda feda eylemi düzenlediği Kobanê, sırf bu yüzden Volokolamsk Şosesi benzetilebilir!
Kloçkof Diev’in, Mustafa Sungurbay’ın, Nikolay Maslenko’nun, Natarof’un, Kujenbergünof’un, Ukraynalı Bondarenko’nun adı şimdi tankların altına yatan Arîn Mirkan ya da Pelda Sağlam, Bahoz Amed, Suphi Nejat Ağırnaslı, Çekdar Amed, Serkan Tosun, Kader Ortakaya, Selahaddin Aydın, Vahap Güven ve diğerleridir…
* * * * *
Salih Müslim’in ifadesiyle, “Son Kobanê’li ölene dek direniş sürecek”ken; Irkçı, dinci ve de ulusalcı faşistleri korkutan, ürküten, boğmaya çalıştıkları Kobanê, silah elde direnen özgürlük zirvesidir…
“Hayali sömürgecilik burada meftundur” notunun düşüldüğü bir yerdir inatla, umutla zafer için direnen Kobanê…
MÖ 480 yılı yazında Serhas’ın önderliğindeki Pers ordusu karşısında, 300 Spartalı’nın Thermopylae Savaşı’nı da anımsatan Kobanê direnişi; “insan” olanla insanlıktan çıkmışların kapışmasıdır.
Ve unutulmasın ki, T.“C” ve AKP hükümetinin sınıf karakteri değişmediği sürece, esas hedefi hep Kobanê’yi yok etmek, teslim almak olacaktır.
Şeriatçı bir İslâm devleti kurmaya çalışan -AKP’nin bizim vergilerimizle güçlendirip bugünlere getirdiği- güruh, Kobanê’deki insanları (Êzîdî, Türkmen, Kürt farkı yok!) toplu hâlde katlediyorken; “canı cehenneme rahat uyuyanın/ kapısını örtenin perdesini çekenin/ yüreği yalnız kendiyle dolu olanın/ duvarları ancak çarpınca görenin/ canı cehenneme başkasının yangınıyla/ evini ısıtıp yemeğini pişirenin,” Şükrü Erbaş’ın dizelerinde haykırdığı üzere…
* * * * *
Naziler’in defterini dürenlerin takipçilerinin yeni(lenen) efsanesi Kobanê, gericilik karşısında hepimiz için silahlanmıştır.
“gidip almanya’da türk olacağız/ hollanda’da surinamlı/ fransa’da cezayirli/ iran’da azeri/ amerika’da zifiri zenci olacağız/ çoğalan zencide mutlaka kızılderili/ israil’de filistinli/ köpeğin karşısında kedi/ kedinin karşısında kuş olacağız/ kuşun karşısında börtü böcek,” dizelerindeki üzere Nevzat Çelik’in; hepimiz ama hepimiz IŞİD’in karşısında Kobanê’li Kürt olacağız…
Kuşku yok: IŞİD’in karşısına çıkan ilk ciddi direniş odağı Kobanê’yi savunmak ahlâki bir sorumluluktur.
IŞİD örgütünün Türkiye’ye saldırdığını, kendilerinden olmayan herkesi katlettiğini, kadınlara, kız çocuklarına tecavüz edip, kaçırdığını, erkekleri toplu hâlde idam ettiğini düşünün, ne yapardınız?
Êzîdîlere Şengal’de uygulanan etnik temizliğin Türklere karşı uygulandığını varsayalım; örneğin İzmir’de! Toprağınızı, canınızı ve onurunuzu savunmaktan başka bir çareniz olur muydu?
Katliamcı bu zalim örgüte karşı Kobanê halkı da tam olarak bunu yapıyor, varıyla yoğuyla, dişiyle tırnağıyla dünyanın dört bir yanından gelmiş teröristlere karşı bölgedeki son özgürlük alanını korumaya çalışıyor.
Dolayısı ile bugün Kobanê’yi savunmak kendisine insanım diyen herkesin ahlâki sorumluluğuyken; duyarlı olmak insan olmanın “olmazsa olmazı”yken; Kobanê koridoru da, yaşam ve yaşamı savunmak içindir.
* * * * *
Ortaçağ barbarlığının -uluslararası- İslamcı terörizme karşı insan(lık) tarihinin devrimci direnişi olması yanında yeni(lenen) Ortadoğu’nun doğum sancısıdır Kobanê’de yaşanan(lar)…
Tarihsel diyalektiğin, ne kadar değişken olduğunu gösteren/ kanıtlayan Kobanê’de Ortadoğu’nın geleceğine dair önemli bir karar alınacak, buna kuşku yok. Kobanê; “Düştü düşecek” yaygaralarının boşa çıktığı/ çıkarıldığı yer olması yanında  -“düşse” de, kazanmıştır çünkü-; Ortadoğu’nun yeni şeklini belirleyenlerden olacaktır.
Kobanê düşmeyecek; “Serkeftin, ala serkeftin!” haykırışlarıyla devrimci inanç, bilinç ve irade galip gelecek…
Kolay mı? “Tek başına”, kuşatma altında, üç bir yanı düşmanla çevrili durumdayken; kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı ile yaşamak, direnmektir Kobanê’de…
Tarihe geçen Kobanê direnişi galip gelecektir. Çünkü zulme karşı toprakları, yurtları, yaşamaları için savaşıyorlar.
* * * * *
IŞİD’e karşı direniş, geleceği savunmaktır. Çünkü Tarihin görebileceği en karanlık ve insanlıkdışı cani sürüsüdür IŞİD.
Evet emperyalist restorasyonun 2014 yılındaki adı olan IŞİD korkusu geniş kitleleri hareketsiz kılıp; onları düşünemez hâle getirirken; büyüttüğü apolitizm ile korkuyu yaygınlaştırdı yaygınlaştırmasına ama!
Toprağını korumak için -kadın çocuk demeden- silaha sarılan Kobanê halkı, dünyanın süzme psikopat sürüsü karşısında onuruyla hayatı savunuyor. Kötülüğün cisimleşmiş hâli olan IŞİD karşısında muazzam bir dirençtir bu; özgür, eşit yaşamın temellerinin atıldığı onurlu duruştur.
* * * * *
IŞİD’in ağır silahları karşısında tüm imkânsızlıklara rağmen, bölgedeki dört farklı ülkeye bölünmüş gerilla-sivil bütün bir Kürt halkı, varolma mücadelesi olarak gördüğü mevzide direnirken; hâlihazırda bir halkın bütünüyle direnişçi olduğuna şahit oluyoruz.
ABD silahlarına sahip Irak ordusu bile koskoca Musul’u bir saatte kaybetmişken Kalaşnikof’undan başka silahı olmayan Kobanê düşmanın yüksek silah gücüne karşı düşmedi; düşmeyecek de.
Lamı cimi yok: Rojava halkı kanıyla elde ettiği kazanımları savunacaktır.
Ortaçağ’da değil; XXI. yüzyılda kadını savaş ganimeti sayıp, pazarlarda köle gibi satıp, fuhşa sürükleyen; kameralar karşısında insanların boğazını kesip bütün dünyaya servis eden; çağdışı fikirleri dışındaki bütün fikirleri, kültürleri, yaşam biçimlerini düşman sayıp, herkesi katleden insanlıktan çıkmış, kudurmuş, ağızlarından köpük saçan IŞİD, Ortadoğu’nun kadim halklarını, uygarlıklarını, zenginliğini, farklılığını yok etmeye çalışıyorken; tarihe not olsun: Kobanê’de savaşanlar IŞİD çetesini yok edecek!
YPG’nin destansı bir direniş sergilediği inkâr edilebilir mi?
Çok bilinmeyenli IŞİD denklemini Kobanê çözüyor; Kobanê’de bir halk direniyor ve bize, tüm insanlığa umut oluyorken; Kürt halkı ve Ortadoğu’nun ezilenleri için tarihsel değeri çok büyük bir direniştir sözünü ettiğim.
* * * * *
Bir bütün olarak Kürtler, Kobanê’yi bir onur, bir varoluş mücadelesi olarak görüyor.
Kürtler, hem “akrabalarımız” diye, hem “yarın bize ne olacak” diye Kobanê direnişine bakıyor.
Ve biliyorlar ki, yarın olmaz, hemen şimdi düşmezsen yollara; yarın olmaz!
Kolay mı? Bir tarafta kafa kesici, kadın satıcısı İslâmcılar, diğer tarafta, kadının en ön safta savaştığı, halklar için eşitlikçi bir düzen arayışındaki Kürtler.
Kobanê direnişi gericiliğe karşı bir direniştir; IŞİD’e karşı insan(lık)ı savunmadır.
AKP ve ABD beslemesi IŞİD terörüne karşı diren Kobanê yaşam savaşı veriyorken; Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren bu gerici terörün, eli kanlı canilerin arkasında AKP rejiminin ve ABD’nin olduğunu biliyoruz.
Kürtler, Türkler ve Araplar gericilere ve sömürgecilere karşı ölüm kalım kavgasındayken; bölge ülkeleri gerici terörün tehdidi altındadır.
* * * * *
Tüm veriler, Türkiye’nin IŞİD’e açık destek verdiğini gösteriyor. Dolayısı ile biz Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının bu savaşta Kobanê’ye düşen her top mermisinde, atılan her kurşunda komşumuza karşı vicdanı bir borcumuz var.
Kadınları ve çocukları öldüren bu silahlar bizlerin vergileri ile finanse edildi; bu katiller Türkiye üzerinden bölgeye geçti.
Kobanê halkını yok etmek için kullanılan bu silahlar bizim vergilerimizle satın alınmış bizim devletimizin desteği ile IŞİD’e verilmişse bu katliamdan biz de sorumluyuz demektir.
IŞİD kuşatmasına karşı Kobanê direnişi desteklenmeli ve IŞİD ile onu besleyen güçler tel’in edilmedir. Çünkü Kobanê’de insanların hayatı İslâmo-faşist karanlığın tehdidi altındadır.
Emperyalizmin beslediği eli kanlı çeteler Ortadoğu’yu kirli hesaplar ve akıl almaz barbarlıklarla bir kan gölüne çevirmektedirler ve bize düşen de insanlığa karşı işlenen bu suçu teşhir etmek ve anti-faşist mücadeleyi yükseltmektir. Gün, Rojava’lı kardeşlerimizin yanında olma vaktidir.
* * * * *
Tarihe de, bugüne de sınıfsal açıdan bakmazsanız, onları anlayamaz ve açıklayamazsınız.
Kobanê’deki mücadele özünde bir sınıf mücadelesidir. Ezilenlerin demokratik özlem ve hedefleriyle; egemenlerin ve devletlerin konum ve çıkarları arasındaki bir mücadeledir.
Bu savaşın bir sınıf savaşı olduğunu savunmak da sınıf savaşının bir görünümüdür.
“Aslolan direniştir!” diye haykıran Kobanê bir turnusoldur; insanlık turnusoludur.
Bir halkın göz göre göre katledilmesine karşı “insan”ların başlattığı direniştir.
Destek vermek için Kürt olmanın gerek olmadığı mücadeledir. Yaşam hakkına saygıdır.
“İnsan” olan herkesin destek vermesi gereken direniştir.
Sokak sokak devam eden ve devam edecek direniştir; son kurşununa dek savaşacaktır.
Diren Kobanê diren; insanlık için, onurun için diren!
Bebeklerin ölmeyecek, sen düşmeyeceksin!
Her yer direniş her yer Kobanê’yken yüksek sesle soralım:
Halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı var mıdır/ yok mudur?
Halkların bu hakkı kullanırken direnme hakkını kullanması normal midir/ değil midir?
IŞİD’cilere karşı koymak kaçınılmaz mıdır/ değil midir?
Kobanê’nin düşmesini mi bekliyorsunuz? Boşuna…
Çünkü Kobanê, büyük bir yangını çıkaracak söndürülemez bir ateştir; özgürlük meşalesidir.
* * * * *
Kobanê’ye hâlâ kör olanlara sesleniyorum: Keleşle tanklara toplara karşı çıkmak biraz zor ama imkânsız değilmiş; bunu bir kez daha YPG sayesinde hatırladık…
Kobanê’ye taraf olmak, İspanya İç Savaşı’na taraf olmaktır; Filistin’den yana tavır koymaktır.
Kobanê’de yaşananlar bir insanlık suçudur. Bir insan olarak birincil kabulümüzün bu olması gerekir. Orada yaşanan korkunç olaylara karşı sessiz kalmak ise tüm dünya toplumlarının utancıdır.
Kürtler tarihleri boyunca olduğu gibi yine bir katliamla/ soykırımla karşı karşıyalar, yine kanları dökülüyor, yine bedel ödüyorlar.
Ama iş bununla sınırlı değil: Bir Afrika atasözü, “Aslanlar kendi tarihini yazana dek tarih hep avcılardan bahseder,” der ya; Kobanê de avcıların kitaplarında yer almayacak bir direniştir.
Artık Kobanêgrad’dan söz etmek mümkünken; Türk(iye) ulusalcılarının aklı melekelerini yitirmesine sebep olan direniş, insan olmanın (ve kalmanın) namusudur.
Evet insanlığın kazanımıdır Kobanê...
* * * * *
Tamamlıyorum!
Françoise Chandernagor’ın, “Bir kaderin büyüklüğü, kabul ettikleriyle değil, reddettikleriyle ölçülür,” sözü hepimize Rojava’nın büyüklüğünün reddettiği sömürgecilikle boğazlaşma azmi ve cüretiyle doğru orantılı olduğunu anımsatır.
Ama bu kadarla da sınırlı değil...
Rojava’nın Kobanê’si hepimize Jiddu Krishnamurti’nin, “İnisiyatifi önler, zihni köreltir, kişiyi itaatkâr bir köleye dönüştür!” notunu düştüğü korku ve zulmün nasıl yerle yeksan edileceğinin yolunu gösteriyor.
Yeniden ve bir kez daha korkunun tıpkı ağaca yapışan sarmaşık gibi insan(lar)a yapıştırdığı için hepimizi köleleştirdiğini unutmadan; insan(cıklar)ın korktuğunda taklit etmeye eğilim gösterdiğini; taklitin inisiyatifi yok ederken; korkakların geleneğe, gericiliğe sarıldığını anımsayın…
Bu tabloda Sofokles’in deyişiyle, “Korkan insan her sesi gürültü sanır”ken; Kobanê bize, hepimize korkusuzluğun ne demek olduğunu anlatıyor ve “İnsanların nefreti geçer, diktatörler ölür ve insanlardan aldığı güç insanlara geri döner, insanlar ölür, ama özgürlük asla yok olmaz,” uyarısının altını çiziyor Charlie Chaplin’in…
* * * * *
Tamamlıyorum!
Biz, hepimiz dilin sosyal dünyasında yaşıyoruz. Kolay mı? Dil her zaman sosyal anlam yüklüdür ve Foucault’nun işaret ettiği üzere, “Sosyal yapıyı üretmekte iktidar ilişkileriyle aynı değerdedir.”
Bu çerçevede Kobanê hepimize, alışılmışın dışında bir dilin gerekliliğini hatırlatıp/ anlatıyor; Marcus Aurelius’un, “Yıldızların yer değiştirişini görmek mi istiyorsun, onlarla birlikte dönmen gerek”; Bask atasözünün, “Dantzatu nahi ez dana, ez doala dantzara/ Dans etmeyeceksen dansa gitme,” saptamalarındaki üzere…
Bilin ki, Kobanê yeni(lenen) “eski(meyen)” bir dilin tarz-ı siyasetidir.
Halil Cibran’ın, “Her tohumda bir tutku gizlidir,” saptamasını doğrulayandır.
Evet, gerçeğin bilgisi deneyle başlar, deneyle biterken; Kobanê örneğindeki üzere, gerçeği aramak onu elde etmekten daha kıymetlidir.
Bilindiği üzere deneyim başka şeylere bakarken kazandığınız şeydir.
Malum insanlar, onları ne kadar umursadığımızı bilmedikçe, ne kadar bildiğimizi, neler dediğimizi umursamazlar...
Rojava ve Kobanê’si neden bu kadar umursanıyor mu?
Özgürlüğü için silahlandığı ve yaşamı uğruna ölmeyi göze alacak kadar sevdiği için…
Sözü de Naziler tarafından idam edilen Berlin Vaazı Papaz Dietrich Bonhaeffer’e bırakıyorum:
“Özgürleştiği için seven insan, yeryüzünün en devrimci insanıdır. O, bütün değerleri alt üst eden bir dinamittir adeta, düşünülebilecek en tehlikeli insandır…”
* * * * *
Tamamlıyorum!
Kobanê ile dayanışma; “Oysa insan olmak/ Çoğalabilmektir başkalarıyla/ İnsansın, birinin canı yanıyorken/ Senin de canın yanıyorsa,” dizeleriyle terennüm ettiğidir Ataol Behramoğlu’nun…
* * * * *
Tamamlıyorum!
Yaşadıklarımızı unutmayacağız; bizlere bunları yaşatanları bağışlamayacağız…
Ve haykıracağız sağır kulaklara bile duyurmak için Kemal Özer’in dizelerini: “Hakkımız yok vazgeçmeye adaletten,/ bağışlamaya hakkımız yok geçmiş günleri./ Sabrımız ne kadar yol açarsa acımaya,/ ne kadar bağışlayıcı olursak bilelim ki,/ o kadar elinden tutuyoruz zorbalığın.”
* * * * *
Tamamlıyorum!
Biliyoruz/ biliyoruz… Çok önceden Nâzım (Hikmet) usta demişti…
“Topraktan ateşten ve denizden/ doğanların/ en mükemmeli doğacak bizden.../ ve insanlar ellerini/ korkmadan/ düşünmeden/ birbirlerinin ellerine bırakarak/ yıldızlara bakarak:/ ‘Yaşamak ne güzel şey!’ diyecekler.”
O hâlde Bijî Berxwedana Kobanê!


16 Kasım 2014 13:56:47, Ankara.


N O T L A R
[1] ‘Kobanê ile Dayanışma Platformu’nun 21 Kasım 2014 tarihinde Kocaeli’de düzenlediği “Emperyalist İşgalcilere, Mezhepçi Çetelere Karşı Halklar Dayanışma İçin Buluşuyor” etkinliğinde yapılan konuşma… Güney Dergisi, No:71, Ocak-Şubat-Mart 2015…
[2] Cemal Süreya, ‘Biz Kırıldık Daha da Kırılırız’.
[3] Temel Demirer, 17 Ekim 2014’de ‘Ankara Aydın ve Sanatçı Girişimi’nin, “Kobanê Destek” için İnsan Hakları Anıtı’ndaki konuşmadan… http://www.sendika.org/2014/10/aydin-ve-sanatcilar-Kobanê-icin-yeryuzune-seslendi/
[4] Temel Demirer, 13 Ekim 2014’de Halkevi’nin Ankara’daki “Kobanê’ye Yardım Koridor” etkinliğindeki konuşmadan... “Ankara’da Temsili Koridor, İzmir’de Protesto”, DİHA, 13 Ekim 2014… http://www.diclehaber.com/tr/news/content/view/424766?from=3969113102
[5] Temel Demirer, 5 Kasım 13 Ekim 2014’de Kobanê “Sınırı”ndaki konuşmadan… “Marşlarımızla Direnişin Yanındayız”, Gündem, 7 Kasım 2014… http://www.ozgur-gundem.com/?haberID=121800&haberBaslik=Mar%C5%9Flar%C4%B1m%C4%B1zla%20direni%C5%9Fin%20yan%C4%B1nday%C4%B1z&action=haber_detay&module=nuce
[6] “Moskovaya cephe yetmiş kilometreden az/ Yayan 12 saat,/ Uçakla 10 dakka,/ Ve haritanın üstünde bir buçuk santim.// 
Moskova’yı fethe gelen ordu/ Yaralıydı, açtı, üşüyordu. 
Ve bir hayvan içgüdüsüyle/ karlı bir ovada kalan/ yaralı, aç ve üşüyen bir hayvan/ bir hayvan içgüdüsüyle/ gözü dönmüş, başı önde, kuyruğu gergin,/ sıcağa ve yemeğe kavuşabilmek için/ dövüşüyordu./ Dövüşüyordu: tüyleri diken diken/ Ve Moskova tehlikedeydi her şeye rağmen.
41 yılı Kasım ayının on altısı./ Volokolamsk şosesinde karın üstünde/ Alaman tanklarının karaltısı./ 20 tane./ Simsiyah./ Koskocaman./ Herbiri kör bir gergedan gibi yürüyor/ Öyle acıklı ve korkunç./ Ve aptal bir pehlivan gibi çirkin./ Ve hiç benzemedikleri hâlde akrebe benziyorlar.
Petelino-garda, siperde 28 insan gördü gelenleri./ Ve yorgun baktılar birbirlerinin yüzüne./ Saatlerce dövüşmüş/ Ve az önce bitirmişlerdi işini bir düşman bölüğünün./ Ve yan yana, üst üste kadavra doluydu siperin önü./ Tanklar yaklaşıyordu homurdanarak. 
Siperde, kıstı kara üzüm gözlerini Mustafa Sungurbay:/ ‘- Vay anam,’ dedi, ‘vay,/ 20 tane be.’/ Ve yirmi kurda rastlayan bir avcı gibi güldü. 
Kloçkof, arkadan atladı sipere,/ Bölüğün siyasal komiseriydi,/ Komünist,/ ‘- Merhaba çocuklar’ dedi./ Ve büyük bir müjde verecekmiş gibi sustu, bekledi./ Bölükte ‘Diev’ diye çağırırlardı onu./ Ukraynalı Bondarenko takmıştı bu adı ona:/ Durup dinlenmeden çalışmasından ötürü./ Bir zeytin ağacı gibi verimli,/ Bir karınca gibi hamarat,/ Ne zaman aşık olur, ne zaman yemek yer, ne zaman uyurdu,/ Durup dinlenmeden yoğrulan bir hamurdu/ Kloçkof Diev’in kocaman ellerinde hayat. 
Siperdekiler sevinçle baktılar Diev’e./ Ayarladı sesini Kloçkof Diev/ Ve müjdesini verdi:/ ‘ - Hesapladım çocuklar,/ gelenler 20, biz 29:/ bir tam sayı yüzde kırkbeş adama/ bir tam sayı tank düşüyor./ Biz tanklardan yüzde kırk beş fazlayız.’ 
Diev hesabında yüzde beş yanıldı yalnız:/ 29’undan biri korkaktı./ Sipere ilk yaklaşan tankın içinden Alaman:/ ‘ - Teslim olun,’ diye bağırınca,/ kollarını kaldırıp ayağa kalktı./ Siperde kumandasız bir salvo sesi/ Ve korkanın kalkmasıyla düşmesi bir oldu. 
Siperde 28 kaldılar./ Kavga dört saat sürdü./ Tankların on dördü/ İnsanların yedisi hareketsiz kaldılar./ Kavga kazanılmış gibiydi./ Fakat Kloçkof Diev/ 30 tank daha gördü./ Geliyorlardı akşam karanlığını yarıp./ Ötekilerden iriydiler./ Balestik, radyo, motor, çelik:/ Yirminci yüzyılın bütün teknik hünerlerin taşıdıkları hâlde/ Ortaçağ aletlerine benziyorlardı:/ Bir şeyler vardı biçimlerinde falan/ İlmi-simyayla, büyüyle filan ilgiliymişler gibi. 
Kloçkof Diev sordu siperdekilere:/ ‘- Yeni gelenleri saydınız mı?’/ ‘- Hayır.’/ ‘- Ben saydım: 30/ Altı tane de eskiden kalan, etti 36./ Biz yirmi biriz./ İnce eleyip sık dokumazsak/ Bir adama iki tank düşüyor diyebiliriz./ Ve çekilmek imkânı yok:/ Arkamız Moskova./ Yani demek isterim ki…’
Kujenbergünof konuştu:/ ‘-Kucaklaşalım.’/ Hepsi biraz şaşırmış baktılar Kujenbergünof’a:/ Kujenbergünof insanın canını sıkacak kadar sakin bir adamdı./ Türkü söylemez, şakalaşmaz,/ Sorulmadan ağzını açmaz/ Ve ancak kendi sularında yaşayan balıklar gibi yaşardı/ Kendi içinde gömülü/ Tekrarladı Kujenbergünof:/ ‘- Henüz vakit varken, gelin kucaklaşalım.’ 
Kucaklaştılar…/ Yeni gelen tanklar iyice yaklaşmıştı sipere./ Kavga yarım saat sürdü./ Tankların yedi sekizini daha/ Ve insanlardan daha on altısını götürdü./ Tükendi cephaneleri insanların,/ Bir tek bombaları kaldı elinde Kloçkof Diev’in. 
Tükendi cephaneleri insanların,/ Fakat insanlar biliyorlardı yenilmezliğini/ Namlusu insan yüreği-devin/ Beraber yaşanır,/ Dövüşülür beraber/ Ama herkes kendi payına ölür.
Cephane bitince Kujenbergünof fırlayıp çıktı siperden/ Yerden su fışkırır gibi./ Ve kollarını kavuşturup göğsünün üzerinde/ Dimdik yürüdü tanklara doğru/ ‘var olmak, yahut var olmamak’/ Kujenbergünof bu bahsin dışındaydı/ Çünkü boylu boyunca hayatın içindeydi. 
Kurşunlar karnını biçtiler./ Mağrur güldü./ Kavuşup kollarını çözmeden büküldü./ Kujenbergünof böyle öldü.
Tutuşmuş yanan bir tankın kapağından/ Dışarı çıkmak istiyor üç kişi/ Gördü Mustafa Sungurbay/ ‘-Vay anam’ dedi ‘vay…’/ Sıyırdı, aldı ağzına bıçağını/ Çelikte sevinçle parladı iki ön dişi./ Ve Mustafa telaşsız çıktı siperden/ Yerden akan bir su gibi/ Ve kaydı bir avcı ustalığıyla emekleyerek/ Tanktakiler bıçaklandılar/ Ve yandılar Mustafa Sungurbay’la beraber/ Mustafa Sungurbay böyle öldü.
Nikolay Maslenko/ Cephane bitince bir avuç kar attı tanklara/ Küfretti, bağırdı, alamadı hırsını/ Yapıştı elleriyle en yakın tankın zincirine/ Ve ezildi altında ağır, çelik paletlerin/ Fakat yapıştıkları yerde kaldı bileklerinden kopan parmakları/ Çünkü zincir onlara değil/ Onlar zincire gömüldü/ Nikolay Maslenko böyle öldü.
Kloçkof Diev attı son bombayı,/ Tank durdu ve göçtü ve göçerken ateş açtı./ Kloçkof yıkıldı delik deşik/ Gözleri yumuşacık örtüldü./ Nefes aldı: Doymuş ve rahat/ Ve sanki yüz yaşında/ Ve beyaz yatağında öldü.
Natarof’tu siperde son sağ kalan/ Yaralıydı. Gece bastı, çıktı siperden/ Ormana girdi dirseklerinin üstünde sürünerek/ Dolaştı kanayarak günlerce/ Bağırmıyor, inlemiyor, sesini saklıyordu/ Saklıyordu bir emanet gibi onu/ Rastladı yoldaşlarına nihayet/ Sesini bir soluk gibi devretti onlara/ Hikâyesini anlattı yirmi sekizlerin/ Ve öldü/ Natarof böyle öldü.” (Nâzım Hikmet, “28’lerin Türküsü”, Bütün Eserleri: 6, Memleketimden İnsan Manzaraları, Hazırlayan: Asım Bezirci, Cem Yayınevi, 1978.)
[7] Aleksandr Aleksandroviç Bek, Moskova Önlerinde (Volokolamsk Şosesi Savaşları), Çev: Celâl Öner, Oda Yay., 1999.

Yorumlar

BLOGGER

/fa-star-o/ Öne Çıkanlar$type=three-tab$sn=0$rm=0$m=0

Ad

1 mayis,25,12 eylul,11,18 mayis,1,6 mayis,1,afis,3,akp,36,aktuel,15,aktüel,29,ask,13,aydinlar devrimciler,189,baris,8,bilim,4,cevre,12,cinayetler,14,davalar,31,demokrasi,18,demokratiklesme,2,dersim,2,devlet,17,devrim,25,dinleti,2,duyuru,9,dünya,175,egitim,11,ekoloji,26,ekonomi,53,emek,51,emperyalizm,13,etkinlik,29,felsefe,2,futbol,6,genclik,44,grafik,6,güncel,6,gündem,26,hukuk adalet,111,ibrahim kaypakkaya,2,ideoloji,2,iktidar,9,iletisim,2,inanc,23,isci-sendika,5,islam,4,isyan,51,kadin,15,kapitalizm,34,katliamlar,54,kesk,1,kitap,37,komünizm,3,kriz,117,kutlama,8,kültür sanat,245,latin amerika,1,marksizm,2,mart ayi,1,materyalizm,1,medya,4,milliyetcilik,2,mizah,3,mucadele,9,mücadele,34,newroz,2,Ortadoğu,1,öteki,88,özgürlük,11,panel,8,politika,53,protesto,9,röportaj,15,savas,11,secim,19,seçim,5,sempozyum,3,sibel özbudun,1,sinifsal bakis,67,sosyalizm,7,soykirim,3,spor,1,tanitim,19,tarih,42,temel demirer,17,tercüme,4,türkiye,168,üniversite,7,video,54,yasam,53,yeni yil,5,
ltr
item
temel★demirer: VOLOKOLAMSK ŞOSESİ’NİN KÜRTÇESİ: KOBANÊ[1]
VOLOKOLAMSK ŞOSESİ’NİN KÜRTÇESİ: KOBANÊ[1]
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUM3BxtSeaAuJknd8bZkATjeh-X8KW4pMdeme07q_iM6FECx3OGzVk9V4unHoIvJ2GMvhQRlWWf7bVU-DWqpx8WR17dSwKBq19Cyc7YSLRLb4vsUw7PT3yII9lFMvFfBtyoQgSIp2Oa-o/s1600/10940518_807628819283510_5449965359176033909_n.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUM3BxtSeaAuJknd8bZkATjeh-X8KW4pMdeme07q_iM6FECx3OGzVk9V4unHoIvJ2GMvhQRlWWf7bVU-DWqpx8WR17dSwKBq19Cyc7YSLRLb4vsUw7PT3yII9lFMvFfBtyoQgSIp2Oa-o/s72-c/10940518_807628819283510_5449965359176033909_n.jpg
temel★demirer
https://temeldemirer.blogspot.com/2015/01/volokolamsk-sosesinin-kurtcesi-kobane1.html
https://temeldemirer.blogspot.com/
https://temeldemirer.blogspot.com/
https://temeldemirer.blogspot.com/2015/01/volokolamsk-sosesinin-kurtcesi-kobane1.html
true
2640787830945118992
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger devamını oku Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy