SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER “İşçilerimiz, yarını kuracak olan işçilerimiz Ben görür müyüm bilmem, ama kuracaklar mutlaka Coşkuyla çakaca...
SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“İşçilerimiz, yarını kuracak olan işçilerimiz
Ben görür müyüm bilmem, ama kuracaklar mutlaka
Coşkuyla çakacaklar her çiviyi, türkülerle dökecekler betonu”[1]
Kimilerince “seçim heyecanı”na kurban edilip, ötelenmeye/ yedeklenmeye kalkışılan 1 Mayıs 2023’ün eşiğindeyiz; sendika bürokratları ile düzen içi siyaset(çiler)in, mutad üzere “geçiştirme”ye; kimi zaman da ulusallaştırmaya[2] cüret edecekleri, geç(me)işteki gibi; Maltepe 2022’de öyle olmamış mıydı?
Bu kadar da değil; Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması yasağını “hak ihlâli” saymadığı[3] coğrafyamızda yine yasaklar, sınırlamalar devreye sokulacaktır; “Sendikalar siyaset yapamaz” diye!
Oysa 6356 Sayılı Sendikalar Yasası’nda, “Sendikalar siyaset yapamaz” diye bir hüküm yoktur. Sadece 28. maddenin 7. bendinde, “Kuruluşlar siyasi partilerin ad, amblem, rumuz veya işaretlerini kullanamaz” hükmü vardır. Bazıları aynı maddenin 5. bendinde bulunan, “Kuruluşlar tüzükleriyle belirlenen amaçları dışında faaliyette bulunamaz” hükmünü, siyaset yasağı olarak kabul ederler. Yanlıştır!
Yanlışta ısrar edenler emeğin düşmanları, işçi sınıfının artık değerine el koyan burjuvalardır…
Bilinmiyor olamaz: Coğrafyamızda asgari ücret, yaygın ücret hâline gelmiş ve yoksulluk da büyümekteyken; asgari ücretin alım gücü, enflasyon karşısında her geçen gün biraz daha eridiğinden, emekçiler açlık sınırında yaşamaktadır.[4]
OECD ülkeleri arasında asgari ücretin en düşük olduğu ve en yüksek verginin alındığı coğrafyamızda adaletsizlik büyük, gelir dağılımı uçurumu derin, emeğin milli gelirden aldığı pay ise komiktir.
Devasa bir yoksullaşma çarkında yoksulluk, gelir adaletsizliği, ağır çalışma koşullarında ezilen emekçiler 1 Mayıs 2023’de yine alın terine ve özgürlüğüne sahip çıkmak için alanlarda, Taksim’de olacak…
“Türkiye çokuluslu şirketlerin ‘ucuz emek deposu’ değildir,” vurgusuyla 2022 yılında Türk-İş’in ‘Yoksulluğun Gölgesinde 1 Mayıs Bildirisi’nde, “Milyonlar kadrosuz, kayıt dışı, sendikasız ve aç... 2022 1 Mayıs’ında da emekçinin hâlinde değişen bir şey yok. Zaten düşük olan ücretler enflasyon karşısında iyice eridi. Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı. Sigortasız çalıştırma çok yaygın. Yaklaşık 13.1 milyon işçi sendikasız,”[5] denildiğinden bu yana değişen bir şey yok; tabii tüm olumsuzlukların katmerlendiğini saymazsak!
Bu noktada 1 Mayıs her zamanki gibi önemini koruyor; İşçi Emekçi Birliği “Tarihsel ve sınıfsal özüne uygun 1 Mayıs’ı örgütleyelim… Emeğimiz, özgürlüğümüz, geleceğimiz için 1 Mayıs’a!” şiarıyla İstanbul’da Cevahir AVM önünde eylem gerçekleştirip, “Taksim1 Mayıs Meydanıdır! Üstündeki keyfi yasaklamaların kalkması için birleşik mücadeleyi büyütelim!”[6] dedi.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türkiye Diş Hekimleri Birliği (TDB) de 1 Mayıs 2023 programını açıklarken; Arzu Çerkezoğlu, 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanması için valilikle görüşme yapılacağını duyurup, “1 Mayıs ve Taksim yasağı ülkemizdeki bütün yasakların simgesidir. 1 Mayıs ve Taksim yasağı hukuk tanımayan, yasakçı zihniyetin de simgesidir. Biz biliyoruz ki bu 1 Mayıs 2023 Taksim’in yasaklı olduğu son 1 Mayıs olacak. Bugün İstanbul valisi ile görüşme gerçekleştireceğiz. İktidara çağrımız şudur ki: gelin Cumhuriyetin 100.yılında bu hukuksuz Taksim yasağını hep birlikte kaldıralım ve 1 Mayıs’ımızı özgürce Taksim Meydanı’nda ve bütün Türkiye de meydanlarda en coşkulu şekilde kutlayalım,”[7] deyip ekledi:
“2013 yılından beri var olan Taksim yasağı, bu ülkedeki bütün yasakların simgesidir. Biz inanıyoruz ve biliyoruz ki bu 1 Mayıs 2023, Taksim’in yasaklı olduğu son 1 Mayıs olacaktır… 1 Mayıs’ın katılımcısı bütün kurumlarla birlikte tüm İstanbul halkını İstanbul’da, Maltepe Meydanı’nda, 1 Mayıs meydanında buluşmaya çağırıyoruz”![8]
Umudunu Kılıçdaroğlu’nun seçilmesine bağlayanların kararı kimseyi şaşırtmadı elbette!
Geçen yıl da öyle olmamış mıydı? DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB’nin 2022’deki açıklamasında 1 Mayıs adreslerinin Maltepe Meydanı olduğunu duyurdular.[9]
Kaldı ki Maltepe kararı malum çevrelerce alınmıştı açıklanmasından çok önce; “Nasıl” mı?
2023 1 Mayıs toplantıları bir dizi kurumun çabasına rağmen yine geç bir tarihte başladı. Uzun zamandır her yıl gerçekleşen toplantıların düzeyinin düştüğünü söyleyebiliriz. Gelinen aşamada sendikal bürokrasinin kendi programını deklere ettiği, bunu da ortaklaşma olarak sunduğu toplantılardan bahsediyoruz. Geçen sene bu durumun daha da ileri taşındığı bir pratik yaşadık. Dörtlü olarak ifade edilen (DİSK, KESK, TTB, TMMOB) bileşen, diğer kurumlar adına hazırlanan ve kürsüde okunan metni hazırlayarak diğer kurumların önüne koydu. Birkaç kurum dışında bu tutuma tepki gösteren ise olmadı. Hatta sınıf devrimcilerinin ve birkaç kurumun bu dayatmaya karşı tutumlarına saldırmayı kendilerine görev bildiler. Ciddi bir dayatma ve tutum orta yerde duruyorken solun geniş kesimlerinin bu dayatmayı olağan karşılaması gelinen düzeyin görülmesi için fazlasıyla yeterlidir.
2023 1 Mayıs’ı gündemli toplantıda sol hareketin iddasızlaşmasının yeni bir boyut kazandığını söyleyebiliriz. Sendika bürokratları ilk toplantıda yine kendi programlarını açıkladılar ve bu programa solun tüm kesimlerini yedeklemeye dönük adımlarını attılar… bir an önce Maltepe’nin netleşmesi ve kolların oluşturulması düşüncesinden başka bir şey ifade etmediler. Söz almayan kurumların sessiz kalmalarıysa dayatmaları kabullenmeleri anlamına gelmektedir.
İstanbul 1 Mayıs’ı denince akla gelen ilk şey Taksim’dir. Taksim tartışmasız olarak 1 Mayıs alanıdır. Devrimci ve ilerici işçilerin, emekçilerin kanla canla kazandığı meydandır. Taksim’in açılması ve kapanması işçi sınıfı ve geniş kesimlerin örgütlülüğü ve mücadelesiyle doğrudan ilişkilidir. İşçi sınıfı, emekçiler, geniş kesimler örgütlü ve militan bir hat izlediğinde Taksim yasakları boşa düşürülmüş ve kutlamalar gerçekleştirilmiştir. Sermaye devleti işbirlikçi sendika ağalarını ve devletin tüm kurumlarını devreye sokarak Taksim iradesini ve Taksim 1 Mayısları üzerinden açığa çıkan mücadele azmi ve iradesini kırmak için azgınca saldırmıştır. Gelinen aşamada Taksim yasaklıdır, daha doğru ifadeyle sermaye devletinin sınıf tutumunun bir yansıması olarak keyfi olarak yasaklanmış, işçi ve emekçilere kapatılmıştır. Dün olduğu gibi bugün de Taksim üzerindeki yasak devrimci ve ilerici güçlerin, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin birleşik mücadelesiyle aşılacaktır. Aksi her beklenti mücadele ile elde edilen-edilebilecek her şeyi burjuva düzenin ve aktörlerinin insafına terk etmek demektir.
Geçmişte birleşik biçimde Taksim iradesinin koyulması çabasının parçası olmayan kurumlar Taksim karşısında temkinli davranmak zorunda kalıyorlardı. Politik planda dahi olsa “Taksim olmalı… Ama”larla devam eden cümleler kuruyorlardı. Gelinen aşamada ise politik planda dahi Taksim iddiasını ortaya koymaktan uzaklaştıkları gibi Taksim tutumuna “Maceracılık”, “İşçileri polise coplatma girişimi”, “Sınıftan kopukluk”, “Uygunsuz durum yaratma” vb. ifadelerle açıktan karşı duruş sergileyen konumda duruyorlar. Devrimci güçlerin zayıflığı ve güçlü bir sınıf hareketinin yoksunluğundan güç alarak bu tutumlarını rahat biçimde sergiliyorlar. Bu tutumların sahiplerinin takiyeciler olduğunu ise unutmamak gerekir. Yarın Taksim barikatları açıldığında en önde yer almak için her türlü ilke, değer yoksunu davranışları ortaya koyacaklarından şüphe duymamak gerekir.
1 Mayıs gündemli toplantıda dörtlü adına yapılan konuşmada “Taksim başvurusu yapacağız ama Maltepe’deyiz” demeye gelen açıklama yapıldı. Birkaç devrimci kurum tarafından Taksim’in önemi ve birleşik biçimde Taksim iradesi ortaya koymanın gerekliliği vurgulandı. Bazı çevreler ise doğrudan ve Taksim düşüncesine saldırmadan Maltepe üzerinden fikrini beyan etti. Bazı çevreler ise adeta düşkün ve Taksim düşmanı açıklamalar yapma yolunu seçtiler![10]
Sonrası da Beşiktaş’taki Taksim’den vazgeçen Maltepe “açıklaması”!
Özetin özeti: 2023 1 Mayıs depremin yarattığı yıkım ve 14 Mayıs’ta gerçekleşecek genel seçim gündemi ile karşılanırken; sömürü düzeninin yol açtığı ağır yıkımın ortaya serildiği, baskı ve zorbalığını tırmandırdığı böylesi bir dönemde tarihsel ve güncel anlamına uygun bir 1 Mayıs’ın örgütlenmesinin, çıkışının yaşamsal önemde olduğu “es” geçilemez!
Seçim sandığı emekçiler için kesinlikle bir çözüm platformu olarak gösterilmemeli, gerçek kurtuluşun işçi ve emekçilerin sömürü düzenine karşı mücadelesiyle kazanılacağı güçlü bir şekilde ifade edilmelidir; DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun, “İşçiler kendilerine dayatılan koşullara cevabı bu iktidarı göndererek verecek… İşçiler 1 Mayıs’tan seçime kadar bu iktidarın defolup gitmesi için mücadele edecek,”[11] sözleri, eğer bir “şaşırtmaca” değilse, kof bir ajitasyondan öte anlam taşımaz.
YERKÜRENİN HÂL(LER)İ
“Öyle bir yere geldik ki,
hiç bir sokağın adı yok...”[12]
Alt üst olan sürdürülemez kapitalizmin kriziyle sarsılan yerküresi ile coğrafyamızdaki gerçekler dikkate alındığında reformcu/ düzene endeksli 1 Mayıs karar(lar)ı -en hafif deyişle- yanlıştır.
“Günümüzde sekiz aile dünya nüfusunun yarısının elindekine eşit bir servete sahip”ken;[13] yerkürede gelir adaletsizliğinin giderek derinleştiğine dikkat çeken Oxfam’ın, “En Zenginler”in servetlerini yüzde 42 artırdığı belirttiği[14] tabloda kazanılan her 100 doların 63 doları dünya nüfusunun en üstünde yer alan yüzde 1’lik zengin sınıflara gidiyor. Geriye kalan her 37 dolar ise altta kalan yüzde 99’luk yoksul kesimler arasında paylaşılıyor! Türkiye’deki 13 milyarderin serveti 44 milyon kişinin toplam servetinden daha fazlayken; en zengin yüzde 1’in serveti ise en yoksul kesimlerin yüzde 90’ının sahip olduğu servetten 1.5 katı daha fazla![15]
BM verilerine göre dünya çapında yaklaşık 30 milyon çocuk açlık nedeniyle ölüm tehlikesi altında yaşıyor;[16] Türkiye’de 5 yaş altı çocukların yüzde 6’sı kronik yetersiz beslenme, yüzde 1.7’si ise akut yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya.[17]
‘Dünya Çocuk İşçiliği Örgütü’ne göre, yeryüzünde 200 milyon çocuk işçi bulunuyor ve 120 milyon çocuk ise ağır işlerde çalıştırılıyor.[18] “Çocuk İşçi Cumhuriyeti”[19] diye anılan coğrafyamız çocuklar için bir cehennemden farksızdır.
‘İş ve Çevre Hekimliği’ kitabının editörü Joseph LaDou (2021) “Bütün işçiler arasında en kolay sömürülenler çocuklardır,” deyip, “Çocukların, bazı Asya ülkelerinde işgücünün yüzde 11’ini, Afrika’da yüzde 17’sini ve Latin Amerika’da yüzde 25’ini oluşturduğunu” belirtir.[20]
‘Uluslararası Çalışma Örgütü’ (ILO)’nun raporuna göre Dünyada 5-11 yaş aralığındaki çocuk işçi sayısında artış var; küresel çocuk işçi sayısının yarısından fazlası bu yaş aralığında. 5 ile 17 yaş arası çocuklarda, fiziksel ve ruhsal sağlıkları ile güvenlikleri açısından tehlike yaratabilecek işlerde çalışanların sayısı 2016’dan beri 6.5 milyon artışla 79 milyona ulaştı.[21]
Almanya’da ise Bertelsmann Vakfı’nın araştırmasına göre, her 5 çocuktan ve her 4 genç yetişkinden biri yoksulluk riski altındayken;[22] ILO ve ‘BM Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) raporlarına göre, dünya genelinde 5-17 yaş aralığında 160 milyondan fazla çocuk işçi bulunuyor. Bunlardan yaklaşık 80 milyonu ise modern kölelik[23] sayılacak tehlikeli şartlarda çalıştırılıyor.[24]
‘Dünya İstihdam Konfederasyonu’ Başkanı Bettina Schaller küresel istihdamın yüzde 60’ına karşılık gelen yaklaşık bir milyar insanın kayıt dışı çalıştığına dikkat çekiyor;[25] ‘Almanya Federal İstatistik Ofisi’ne (Destatis) göre reel ücretler, 2022’de yüzde 4.1 gerileyerek, 2008’den beri en yüksek yıllık düşüşünü gösterirken; 2022’de ortalama enflasyon yüzde 7.9’la 1951’den beri en yüksek seviyesini gördü.[26]
Washington’daki ‘Ekonomi Politikaları Enstitüsü’nün (EPI) verilerine göre, 1980 sonrasında işgücü üretkenliği toplam yüzde 72.2 (yılda ortalama yüzde 1.33) büyüme göstermesine karşın, enflasyondan arındırılmış ortalama reel ücretler toplamının sadece yüzde 8.7 arttığını belgeliyor (yıllık ortalama sadece yüzde 0.2!).[27]
Ayrıca ‘İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyonali’, dünya genelinde artan iş cinayetlerini Stockholm’de protesto ederken;[28] Japonya’da bir hükümet raporu, 2018’de 158 kişinin aşırı çalışmaya bağlı sağlık sorunlarından ötürü öldüğünü ortaya koydu.[29]
Elbette tepkiler de kaçınılmaz oluyor.
Örneğin Hindistan’da hükümetinin ekonomik kriz karşısında uyguladığı kemer sıkma politikalarına halk sessiz kalmıyor; dört bir yanında farklı meslek grupları düzenledikleri eylemlerle çalışma koşullarının ve ücretlerinin iyileştirilmesini istiyor.[30]
Hindistan genelinde 50 milyondan fazla emekçi düşük ücretleri, kötü çalışma koşullarını, özelleştirmeyi ve ekonomik krizi protesto etmek amacıyla greve giderken;[31] 680 milyon kişinin yoksulluk içerisinde yaşadığı ülkede eylemler sadece sanayi işçilerini değil, köylüleri ve kent yoksullarını da kapsıyor… Hindistan’daki emekçilerin yüzde 90’ı, iş güvenliğinin asgari düzeyde olduğu ve sendika kurma hakkının neredeyse hiç olmadığı, kayıt dışı sektörde istihdam ediliyor… Hindistan’daki iş gücünün sadece yüzde 4’ü sendikalı…[32]
İşçi/ emekçiler için sömürü ve açlık daha da yoğunlaşırken; NATO ülkelerinin 2021’de 1.15 trilyon dolar olan savunma harcamaları, 2022’de tahmini cari rakamlara göre 1.17 trilyon dolara çıktı![33]
Yanan, yıkılan bir yerkürenin hâli işçi sınıfını, emekçileri sokaklara çağırıyor; “Elveda proletarya” çığırtkanlıklarının güncel versiyonu “prekarya” ya da “işçi sınıfının yerini robotlara bırakması” vb. fanteziler, bu durumu örtbas edemiyor![34]
Özetle: Bertolt Brecht’in, “İşçi sınıfının insanlığa karşı hiçbir borcu yoktur. İnsanlık ona borçludur,” diye tarif ettiği tarihsel güç konusunda “Mao’nun dediği gibi; ‘Sınıf mücadelesini hiçbir zaman unutmayalım’...”[35]
VE COĞRAFYAMIZ…
“Sık dişini, yılma sakın, vazgeçme bu umuttan
Elbet bir gün insanlar hasretle kenetlenir
Gör işte o zaman devranını dünyanın
Bilinmedik cemrelerle bak nasıl çiçeklenir.”[36]
Önce kimi verileri sıralayalım…
i) Dünyada işçilerin yüzde 19’una asgari ücret ödenmekteyken; bu oran Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e göre Türkiye’de yaklaşık iki katı, yüzde 37’dir. Ancak DİSK-AR’a göre ücretli çalışanların yüzde 50’ye yakınının bu kapsamdadır. Bu makası biraz açarsak ücretlilerin yüzde 64’üne asgari ücretin altı ve yüzde 50 üstü arasında bir ödeme yapıldığını gösteriyor. Diğer bir deyişle Türkiye’de asgari ücret en yaygın ücret hâline geliyor.[37]
ii) Asgari ücretli 2022 yılında 10 yıl öncesine göre 96 dolar daha az ücret alıyor.[38] 2022’de asgari ücret 1980’lerdeki düzeyinde.[39]
iii) ‘Büro Emekçileri Sendikası’na göre açlık sınırı asgari ücretin yaklaşık 3 bin lira üstüne çıktı. Yalnızca günlük gıda harcamasının maliyeti 375 lira olurken yurttaşlar, yoksulluk ve açlıktan kaçamıyor.[40] DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın araştırmasına katılan işçilerin yüzde 89’u ücretinin yetmemesi nedeniyle hayatını borçlanarak sürdürdüğünü belirtti.[41]
Grev yasaklı otoriter 4688 sayılı yasanın 10’uncu yılında memur maaşları enflasyonun altında ezildi. Memurlar artan refah ve ekonomik büyümeden pay alamadığı gibi maaşları asgari ücrete yaklaştı.[42]
iv) Türkiye 2022’de yüzde 5.6 büyüdü. Emekçinin milli gelirden aldığı pay yüzde 25.2’ye gerilerken sermayenin payı yüzde 56.7’ye çıktı. Sendikalar, “Bölüşüm krizi” dedi.[43] AKP’nin iktidara geldiği 2002’de 10.6 milyon ücretlinin pastadaki payı yüzde 28.3’dü. 2022’de sayıları 22.6 milyona çıkan ücretli çalışanların payı yüzde 26.5’e geriledi.[44]
Pandemide emeğin payı düşerken, sermayenin yükseldi. Emeğin payı yaklaşık 5 puan azalışla yüzde 35.1’den yüzde 30.2’ye gerilerken, sermaye payı ise 5.6’lık bir artışla yüzde 47’den yüzde 52.6’ya yükselmiştir. Böylece emek ve sermaye payları arasında 2019’da 11.9 puan fark varken, bu fark 2021’de 22.4 puana fırlamıştı. İki yıllık pandemi döneminde sınıflar arasında makas açılmış ve sınıfsal gelir eşitsizliği büyümüştür.[45]
v) Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, çalışanların sadece yüzde 34’ü kayıtlı.[46] Kayıt dışı çalışanların hızla arttığı Türkiye güvencesizler ülkesine dönüştü.[47] 2 milyon 124 bin sendikalı çalışana karşılık 2 milyon 463 bin çalışanın sigortası yok. 12 milyon 903 çalışanın ise sigortası var ancak sendikası yok.[48]
vi) Çalışma Bakanlığı’na göre Türkiye’de 15 milyon 987 bin işçi çalışmaktadır. Bunların 2 milyon 280 bini sendika üyesidir. Disk-Ar’a göre çalışan işçi sayısı 16 milyon 254 bindir. Bunların ancak 1 milyon 132 bini sendika üyesi olarak toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmektedir. Yine Disk-Ar’a göre ülkemizde sendikalaşma oranı yüzde 10’nun altındadır.[49] Coğrafyamızda işçi sendikaları güçsüzdür. 20 işkolunda kurulu 218’in üzerinde sendika vardır. Ama bunların sadece 60 kadarı sözleşme yapabilecek durumdadır.[50]
vii) ‘Küresel Sanayi İşçileri Sendikası’ (IndustriALL) Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Özkan’a göre, “Türkiye sendikal haklar açısından, dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında. Uluslararası sendikaların sürekli şikâyet aldığı ülkelerin başında Türkiye geliyor.”[51]
AKP döneminde grevsizlik rekoru kırıldı. 2021’de sadece 516 işçi greve katılmış. Bu sayı 12 Eylül döneminden bile düşük. AKP döneminde toplam 87 bin işçi greve katılabilirken 194 bin işçinin grevi ise ertelendi.[52] AKP döneminde milli güvenlik, genel sağlık gibi gerekçelerle toplamda 20 grev ertelendi. Söz konusu 20 grev yaklaşık 195 bin işçiyi kapsıyor.[53]
viii) ILO Türkiye Ofisi’nin raporuna göre, ev işçilerinin en iyi ihtimalle 2019’da yüzde 80’den, 2020’de ise yüzde 70’ten fazlası sosyal güvenlik haklarına ulaşamıyor.[54]
ix) Coğrafyamızda 50 saat ve daha fazla çalışanların oranı yüzde 25. Türkiye bu oran ile Meksika’dan sonra en uzun çalışma saatlerine sahip.[55]
x) ‘Genel-İş’in raporuna göre erkekler, kadınlara oranla yüzde 17.6 daha fazla kazanıyor. Her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalıştırılıyor.[56] 2016’da kadınlar arasında işsizlik oranı yüzde 13.7 iken bu oran 2021’de yüzde 14.7’ye çıktı.[57]
xi) SGK istatistiklerine göre, Türkiye Avrupa ülkeleri arasında yüz binde 5 oranında ölümlü iş kazası ile birinci. ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’ne göre 30 bin 224 işçi çalışırken yaşamını yitirdi.[58]
Kolay mı? En ucuz şeyin insan hayatı olduğu coğrafyamızda her gün 5 işçi kazalarda ölüyor;[59] AKP iktidarında iş cinayetleri arttı, en az 801 çocuk çalışırken öldü.[60]
Örneğin 14 Ekim 2022 Amasra’sı Türkiye’nin büyük madenci kırımları arasında ilk sıralara yerleşti. 41 işçinin öldüğü Amasra Maden Katliamı Türkiye’deki büyük madenci katliamları arasında beşinci sırada. Daha önce 1983’te Armutçuk’ta 103, 1990’da Yeni Çeltek’te 68, 1992’de Kozlu 263, 2014’te Soma’da 301 maden işçisi ölmüştü.[61] “Bu işin fıtratı” deyip geçtiler.
Oysa Selçuk Kozağaçlı’nın, “Öngörülemeyen şey kazadır, öngörülen şey kaza değil cinayettir,” ifadesindeki üzere iş cinayetleri “kader” falan değil; böyle bir kader planı yok; sermayeyi değil emeği korumayı esas alırsanız iş cinayetlerini önlersiniz![62]
xii) TÜİK’e göre coğrafyamızda yüzde 70.6’sı erkek ve yüzde 29.4’ü kız çocuğu olmak üzere 720 bin çocuk işçi bulunuyor.[63] 2013’ten beri en az 514 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. ILO, her 10 çocuktan birinin çocuk işçi olarak çalıştırıldığını belirtip, “Türkiye’de bu oranın 2 milyon olduğu düşünülüyor” dedi.[64]
Ayrıca ‘Derin Yoksulluk Ağı’na göre, çocukların yüzde 85’inde yeterli beslenme sorunu var. Hanelerin yüzde 38.7’sinde neredeyse her gün öğün atlanıyor.[65]
2019’da 232 çocuk intihar etti. 5 yılda en az 328 çocuk işçi iş cinayetlerinde can verdi. Hayatını kaybedenlerin 106’sı 14 yaş ve altı çocuklardan oluşuyor.[66]
Verileri daha da çoğaltmak mümkün, ancak uzatmadan toparlarsak: Sömürüyü derinleştirip, yaygınlaştıran Türkiye tekelci kapitalizmi daha fazla artı değer için daha fazla artık nüfusa ihtiyaç duyuyor artık. Bu artık nüfus da hızla toplumun orta katmanlarından devşiriliyor.
Derler ya hani, “böylesi ancak savaşlarda olur” diye. Prof. Erinç Yeldan’ın tespitleri/ veriler, istatistiki birer sonuç olmaktan ziyade, bir “iç savaş” tasviri gibidir
2019’dan sonra ülkede üretilen değerin bir avuç sermayedarla milyonlarca emekçi arasında nasıl paylaşıldığını görüyoruz. Daha doğrusu paylaşım demek hafif kalır. Zira emekçilerin aldığı pay yüzde 31.2’den yüzde 26’ya inerken, sermayenin payı yüzde 56.2’den yüzde 64’e fırlamış. Bu kadar kısa zamanda, bu denli büyük bir gelir transferinin ancak, “emeğin hiper sömürüsü ve spekülatif rantlara dayalı servet transferi” sayesinde gerçekleşebildiğini belirtiyor, Yeldan.
Bir süredir Prof. Korkut Boratav da benzer şeye dikkat çekiyordu zaten. Emekçiler aleyhine, “Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir bölüşüm şoku” yaşandığını söylüyordu.
Karl Marx, Kapital’de “Artık nüfus, sermayenin değişen değerlenme ihtiyaçları için gerçek nüfus artışının sınırlarından bağımsız olarak, her an sömürülmeye hazır insan malzemesi yaratır” der. Tüm zamanlara ait değil, kapitalizme özgü bir nüfus yasasıdır. Emek piyasasının bir nevi balans ayarıdır. Kriz dönemlerinde çalışanlar üzerinde baskı kurar, üretimin hızlandığı zamanlarda ise emekçilerin fazla pay taleplerini dizginler.
Geleceğe dair de bir şeyler anlatıyor gelişmeler bize. Türkiye daha önce hiç olmadığı kadar sınıfların keskinleştiği bir topluma dönüşüyor esasında. 6 milyona yakın kamu çalışanı ve tarımdaki istihdam hariç, 2009’da 7.5 milyon olan ücretli emekçi sayısı bugün 13.7 milyona ulaştı. Ücretli emeğin işgücüne oranı yüzde 32’den yüzde 41’e; istihdama oranı ise yüzde 37’den yüzde 47’ye yükseldi. Normal nüfus artışı hızıyla kıyaslandığı zaman, yoksullaşmanın ve sınıf değişiminin hızı dikkate değer…[67]
Özetle “Modern emekçi, sanayinin gelişmesiyle birlikte yükseleceği yerde, her geçen gün kendi sınıfının yaşam koşullarının daha da altına düşer, ele güne avuç açacak kadar yoksullaşır; üstelik bu yoksulluk, nüfustan da zenginlikten de daha hızlı büyür,”[68] diye özetlenen güzergâhta yaşananlar[69] bir sınıf hareketinin zeminin genişletirken; imkânını da büyütüyor. Şimdilik eksik olan, bu imkânı hayata geçirecek irade…
Oysa tam da bu noktada Nâzım Hikmet’in (Nun [Nâzım] Ha [Hikmet]) 1925 1 Mayıs yürüyüşünü anlatan ‘İstanbul’da 1 Mayıs’ındaki, “Kıpkızıl, kan kırmızı bayraklarımızın/ alevinden/ Sarı kursak bir balon gibi soldu güneş./ Ciğerlerimizde şişen türküler ateş!
Kol kola/ Düştük yola/ Yedikule’den amele evleri Sirkeci’ye/ dayandı,/ Karagümrük kırmızıya boyandı.
Kasımpaşa tersaneyi yüklendi sırtına,/ Geçtik köprüden/ Geliyoruz:/ Yol ver bize Cadde-i Kebir!
Kaldırımları söken topuklarımızla/ Tokatlıyan’da göbekli mebusları/ tokatladık./ Osmanbey’in ensesine atladık!
Zifosladık Şişli’nin kadife mantosunu!
Bugün toz kondurmuyoruz/ keyfimize!
Bugün ‘Mayıs Bir’!
Bir Mayıs’ta İstanbul/ Bizim olmuş gibidir!
Hürriyet-i Ebediye tepesinde taş kesilen/ Mahmut Şevket’in iskeleti!
Seni oraya diken sınıf/ Zırnık kadar bile vermedi bize hürriyeti;/ Yıkıl karşımızdan!
Yangınları haykıran Yangın Kulesi/ tepeden bakma bize/ Bir gün elbet/ Seni borazan yapacağız kendimize,/ İstanbul’un ağzı/ Haykıracak kızıl inkılâbımızı!” dizelerinin bilinciyle 1 Mayıs tarihinin küresel ve yerel ölçekteki tarihini hatırlayıp, hatırlatmak kilit önemdedir![70]
1 MAYIS 2022
“Hiç unutmam hiç unutmam,
hiç unutmam,
hiç unutmayın,
insan nasıl direnir başka,
hiç unutma!”[71]
2022, iki yıllık pandemi sürecinin ardından, işçi ve emekçilerin alanlara çıktığı 1 Mayıs olmasından ötürü olumluyken; yaygın 1 Mayıs kutlamaları yaşandı. İçişleri Bakanlığı’nın açıklaması bile bunu doğrular nitelikteyken; “78 ilde 198 etkinlik yapıldı.”
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Kocaeli, Bursa, Antep, Van, Batman, Kars, Dersim, Siirt, Rize, Sinop, Mardin, Trabzon, Samsun, Ordu, Artvin, Giresun, Balıkesir, Denizli, Aydın, Muğla, Antalya, Edirne, Diyarbakır, Malatya, Şırnak, Adıyaman, Eskişehir vb. illerde kutlanması yanında; alanlarda epeyce yeni yer olması da önemliydi elbette.
Ancak sendikal bürokrasinin 1 Mayıs kutlamalarına olumsuz müdahaleleri de negatiflerdendi; 1 Mayıs’ta Taksim’den vazgeçilmesi gibi…
Soldaki “sağa kayış” ile sendika bürokratlarının CHP kuyruğuna takılması negatiflerin nedenlerini oluştururken; CHP kuyruğuna takılarak sendikacılık yapılamayacağı bir kere daha açığa çıktı.[72]
Denilebilir ki “Sendikalar, CHP kuyruğuna takıldıkça, esas önlemleri devrimcilere karşı almaya yöneldi. Saray Rejimi’ne karşı mücadele etmek yerine, devrimcilerin önünü kesmek, işçi sendikacılığı, solculuk vb. değildi.”[73]
Unutulmasın: 1 Mayıs emeğin dayanışma günüdür. Emeğin kayıp ve kazançlarının muhasebesinin yapıldığı, devam eden eylemlerinin dayanışma zemininin güçlendirildiği günün adıdır. İşçinin/emekçinin siyasal ve sendikal örgütleriyle buluştuğu, sınıfının taleplerini topluca ve yüksek sesle dillendirdiği gündür. 1 Mayıs, çocuk işçiliğine, kadın emekçilerin katmerli sömürüsüne, cinsiyet eşitsizliklerine, büyük bölümü önlenebilir iş cinayetlerine karşı mücadele azminin bilendiği gündür. Kapitalist sömürü sistemine ve uluslararası emperyalist tahakküm ilişkilerine karşı tek vücut olarak haykırma fırsatının bulunduğu gündür.
Emekçi insan(lık)ın en büyük adımlarından birisi olarak 1 Mayıs tarihi bir kazanımdır; alet kullanmaya başlamak veya tekerleği icat etmek gibi bir eşiktir. Özetle 1 Mayıs değerlerinin insan niteliğinin gelişiminde çok belirleyici olduğunu söylemek abartı değildir.
Çünkü 1 Mayıs insan(lık)ın sınıf kimliği şemsiyesi altında buluştuğu büyük enternasyonalist forumudur; işçi sınıfın politik kimliğinin, dinamizminin temelini oluşturan 1 Mayıs, işçilerin uykudan uyanma ihtimalinden korkan sermaye için, uyanıkken görülen kâbustur.
Tam da bunun için egemenler daima 1 Mayıs’ı 1 Mayıs olmaktan çıkarmaya, ehlileştirip, devrimci özünden kopartmaya gayret ederler;[74] mesela 2022’de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kişisel sosyal medya hesabından 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü için yayımladığı mesajda, “İşsizliğe mahkûm edilen milyonlarca emekçimizin ve ailelerin yaşadığı zorluklar, Saray ve şürekasının umurunda bile değil,”[75] diyerek, meseleyi AKP’ye muhalefete indirgiyor!
2022’DEN 2023’E TAKSİM DERSLERİ
“Selam sana ay!
Merhaba karanlık!
Yıldızlar, hoş geldiniz!
Hepinize binlerce kez teşekkür…
Bize düş kurmayı,
Düş kurup, peşinde koşmayı öğrettiniz.”[79]
1 Mayıs 2022 görüldüğü üzere tüm coğrafyalarda yaygın biçimde kutlandı. Ama nabız, her zaman olduğu gibi İstanbul’da atıyordu. Ve buradaki (başta Maltepe olmak üzere!) “coşkulu” tanımlamaları hiç de gerçekçi değildi; İstanbul’da 1 Mayıs’ın onuru yine (sendika bürokratlarına rağmen!) Taksim’e çıkmak isteyenlerce korunmuştu.
Sınıf mücadelesi ve başkaldırıyı vurgulayan militan 1 Mayıs’ı örgütleyenler bir kez daha devrimciler olmuş ve kürsülerden “1 Mayıs Taksim’dir” diye haykırıp, CHP’liliği aşamayan uzlaşmacı sendikal anlayışlara kulak asmanın işçi sınıfına bir şey kazandırmayacağı bir kez daha ortaya koymuştu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, 1 Mayıs toplantı ve yürüyüşlerine ilişkin “Tüm sendikalarla günler önce görüştük. Tüm valiliklerimiz gerekli tedbirleri aldılar,” vurgusuyla, “Taksim Meydanı’nda sendikalarımız -onlara da söyledik- saat dilimlendirmeleri de gerçekleştirildi, geçen yıllarda olduğu gibi gidecekler, çelenklerini koyacaklar. Aynı zamanda çeşitli sendikalarımızın çeşitli alanlarda hem kutlamaları hem gösterileri var. Bunların da valiliklerimiz tarafından her bir izni verildi. Şu anda İstanbul’da Maltepe Meydanı, Ankara’da Tandoğan Meydanı, Kocaeli’de Gebze ve İzmit... Yani Türkiye’nin her tarafında, günler öncesinden sendikalarımıza çok güzel değerlendirme yapılarak, bayram şeklinde geçeceğine olan inancımız tamdır,”[80] ifadesiyle aba altından sopa gösterdiği 2022’de de 1 Mayıs’ın aslî adresi yine “yasaklı” Taksim, 1 Mayıs Alanı’yken ve Taksim üzerindeki her türlü yasak keyfi ve gayrimeşruyken; “DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 1 Mayıs çağrısında Taksim demekten imtina ediyor. Adet yerini bulsun diye Taksim’in aslında 1 Mayıs Alanı olduğuna değiniyorlar”dı.[81]
Herkes farkında: 1 Mayıs’lar işçi sınıfının yaratan ve kahreden gücümüzü ortaya koyduğu gündür!
1 Mayıs, tüm yerkürede kentlerin merkezlerinde, meydanlarında kutlanır. Coğrafyamızda da meydanın adı Taksim’di! Egemenlerin işçi-emekçi yığınlarını gözlerden ırak bir dolgu sürme isteği kabul edilmemeliydi/ kabul edilmemelidir.
1977 1 Mayıs’ı ardından Taksim, “1 Mayıs Alanı” olmuştu. Ne yasaklar, ne polis engeli, bunu engelleyebilmiştir. Her koşulda 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkılmış, çıkılacaktı da!
1977 Katliamı’ndan beri 1 Mayıs’lar açısından Taksim’in özel bir anlamı vardır. Devletin yasaklarına rağmen Taksim devrimci ısrar açısından vazgeçilemezdir; “Taksim, hedef olarak parlatılması ve bunun için irade gösterilmesi gereken bir yerken, böylesi yüksek çatışmalara henüz hazır olmayan kitlelerin nispeten uygun bir alanda toplanmasının hedeflenmesi biçim olarak doğrudur,”[82] yanılgılarına rağmen!
Taksim Meydanı işçi sınıfının ve emekçilerin mücadele tarihinin bir sembolüdür. Bu bağlamda 1 Mayıs’larda Taksim sadece alan tartışması ya da kuru bir inat değil; iktidarın keyfi zorbalığına boyun eğmeyen sınıf iradesidir.[83] Bizler bakımından Taksim’in özgürleştirilmesi meselesi politik bir savaşımın konusudur. Hangi gerekçelerle olursa olsun, bu ısrardan vazgeçiş, sınıf iradesinde aşınmaya yol açıyor.
Sendikal bürokrasinin “Biz inanıyoruz ve biliyoruz ki bu 1 Mayıs 2023, Taksim’in yasaklı olduğu son 1 Mayıs olacaktır,” zırvalarına karşın 2023’de de Taksim egemenleri keyfi yasaklarına kurban edilmemelidir/ edilmeyecektir. İşçi sınıfı devrimcileri tam da bunun için vardır!
BİR KAÇ ŞEY DAHA!
“Acının bağrından
mavi bir çelik gibi fışkıran öfke
dünyayı değiştirecektir mutlaka
Yeni hayat kendini yeniden yaratacaktır
ona sahip çıkan ellerde.”[84]
Dediklerimiz toparlıyoruz…
2023 1 Mayıs’ın da yeniden hangi fraksiyonu temsil ederse etsin, burjuvazi karşısında “Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!”[85] düşünce ve davranışına muhtacız; Şoför İdris Erdinç’in, “Kapitalizmin olduğu yerde sömürü vardır, sömürünün olduğu yerde de devrimci mücadele...” vurgusundaki üzere![86]
Farklı milliyetlerden emekçilerin eşitlik/ özgürlük mücadelesinde, “Bireyin bir başkası tarafından sömürülmesine son verildiği ölçüde, bir ulusun bir başkası tarafından sömürülmesine de son verilmiş olacaktır. Ulus içindeki sınıflar arası karşıtlığın kalkması ölçüsünde ulusların birbirlerine düşmanlığı da son bulacaktır,”[87] gerçeğini, yani Türkiyeli işçilerle Kürt emekçilerin eşit kardeşliğini öne çıkartmalıyız!
Sonra da “İçsel güvenliği büyük ölçüde mülkiyete dayanan kişiler kaçınılmaz olarak muhafazakâr olurlar ve devletin güç üstündeki tekelini zayıflatmak isteyen hareketlere şiddetle karşı çıkarlar,”[88] hakikâtini bir an dahi unutmadan: Mihail Aleksandroviç Bakunin’in, “Başkaldırı, hayatın doğal eğilimidir. Bir karınca bile, üstüne basan ayağa kafa tutar!”; Alejandro Jodorowsky’nin, “Kafeste doğan kuşlar, uçabilmenin bir hastalık olduğunu düşünürler”; Abraham Lincoln’ün, “Hiçbir şeyden asla vazgeçme, vazgeçenler yalnızca kaybedenlerdir”; FHKC Genel Sekreter Yardımcısı Cemil Mezher’in, “Direnişle elde edilemeyen daha fazla direnişle elde edilecektir”; bir Kürt atasözünün, “Bê derpê bigere, stûyê xwe li ber zalim xwar neke./ Donsuz dolaş fakat boynunu zalimlerin önünde eğme,” haykırışını kulaklarımıza küpe edeceğiz…
Sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız yeni bir dünyanın özlemiyle; Nâzım Hikmet ustanın, “Ve dünya öyle büyük,/ öyle güzel/ öyle sonsuz ki deniz kıyıları/ her gece hepimiz yan yana uzanıp/ yaldızlı kumlara/ yıldızlı suların türküsünü dinleyebiliriz,” dizelerini 2023 1 Mayıs’ında da telaffuz ederek!
20 Nisan 2023, 15:01:52, İstanbul.
N O T L A R
[*] Newroz, Nisan 2023…
[1] Edip Cansever, İki Satır, İki Satırdır-Alev Ebüzziya’ya Mektuplar 1962-1976, Yapı Kredi Yay., 2021.
[2] Prof. Dr. Şaduman Halıcı, “Mahmut Esat ‘komünist’ suçlamalarına karşın sonuna kadar Türk’ün emeğini savunmuştu,” (Şaduman Halıcı, “Türk Üreticisi, Türk İşçisi Yükseleceksin!”, Cumhuriyet Pazar, 26 Mart 2023, s.3.) örneğindeki üzere!
[3] Kayhan Ayhan, “1 Mayıs Yasağı İhlâl Değilmiş”, Birgün, 9 Aralık 2022, s.5.
[4] “Emek-gücünün yeniden-üretimi nasıl sağlanır. Emek-gücüne kendini yeniden-üretmesinin maddi aracını vererek. Yani, ücret ile.” (Louis Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, çev: Alp Tümertekin, İthaki Yay., 2006.)
[5] Mustafa Çakır, “Yoksulluğun Gölgesinde 1 Mayıs”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2022, s.5.
[6] “İşçi Emekçi Birliği’nden 1 Mayıs Çağrısı”, 7 Nisan 2023… https://www.nethaberajansi.com/isci-emekci-birligi-nden-1-mayis-cagrisi-h13512.html
[7] Fatoş Erdoğan, “Emek ve Meslek Örgütlerinden 1 Mayıs Çağrısı”, 12 Nisan 2023… https://www.dokuz8haber.net/emek-ve-meslek-orgutlerinden-1-mayis-cagrisi
[8] “DİSK 1 Mayıs Kararını Açıkladı”, 18 Nisan 2023… https://t24.com.tr/haber/disk-1-mayis-kararini-acikladi,1104985
[9] “İstanbul’da 1 Mayıs Kutlamasının Adresi Maltepe Meydanı”, 13 Nisan 2022… http://jinnews41.xyz/TUM-HABERLER/content/view/186282
[10] B. Seyit, “2023 1 Mayıs’ına Giderken Bir Toplantının Gösterdikleri…”, 16 Nisan 2023… https://kizilbayrak78.net/ana-sayfa/kizil-bayrak-yazilari/guncel/2023-1-mayisina-giderken-bir-toplantinin-gosterdikleri
[11] “DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu: İşçiler Bu İktidarı Gönderecek”, 19 Nisan 2023… https://www.dokuz8haber.net/disk-genel-sekreteri-adnan-serdaroglu-isciler-bu-iktidari-gonderecek
[12] Cemal Süreya.
[13] Chris Hedges, “Neoliberalism’s dark path to fascism”, Canadian Dimension, 27 Kasım 2018… https://canadiandimension.com/articles/view/neoliberalisms-dark-path-to-fascism
[14] “Oxfam: Krizler Zenginlere Yaradı, Servetlerine Servet Kattılar”, 16 Ocak 2023… https://www.dokuz8haber.net/oxfam-krizler-zenginlere-yaradi-servetlerine-servet-kattilar
[15] Ercüment Akdeniz, “Dipten Gelen Dalga”, 31 Ocak 2023… https://www.evrensel.net/yazi/92399/dipten-gelen-dalga
[16] “Dünyada 30 Milyon Çocuk Açlıktan Ölme Tehlikesi Altında”, 14 Ocak 2023… https://www.avrupademokrat2.com/dunyada-30-milyon-cocuk-acliktan-olme-tehlikesi-altinda/
[17] Deniz Ayhan, “Yoksulluk Beşikte Başlıyor”, Sözcü, 28 Aralık 2022, s.9.
[18] “UNICEF: Dünyada 120 Milyon Çocuk Ağır İşlerde Çalışıyor”, 11 Haziran 2022… https://rojnameyanewroz3.com/120-milyon-cocuk/
[19] Feray Aytekin Aydoğan, “Çocuk İşçi Cumhuriyeti”, Birgün, 27 Ekim 2022, s.7.
[20] Çağatay Güler, “Çocuk İşçiliği Sorunu”, Cumhuriyet, 11 Ocak 2023, s.2.
[21] Özde Çelikbilek, “Güvenli Bir Gelecek Her Çocuğun Hakkı”, Birgün, 12 Haziran 2021, s.6.
[22] “Almanya’da Çocuk ve Genç Yoksulluğu Araştırması”, 5 Şubat 2023… https://www.avrupademokrat2.com/almanyada-cocuk-ve-genc-yoksullugu-arastirmasi
[23] Şirketler çocuk köleleri gizliyor. 2000 ve 2001 yıllarında üretilen bazı belgeseller ve makaleler, Batı Afrika’nın kakao çiftliklerinde çalıştırılan çocuk köleleri tüm dünyaya göstermiş ve uluslararası düzeyde sert tepkilere neden olmuştu. (“Şirketler Çocuk Köleleri Gizliyor”, Birgün, 1 Kasım 2021, s.5.)
[24] “Dünyada ‘Modern Köle’ Sayılabilecek Çocuk İşçilerin Sayısı Artıyor”, 2 Eylül 2022… https://avrupademokrat.com/dunyada-modern-kole-sayilabilecek-cocuk-iscilerin-sayisi-artiyor/
[25] “Tüm Dünyadaki İstihdamın 1 Milyarı Kayıt Dışı Çalışıyor”, 17 Kasım 2022… https://rojnameyanewroz3.com/tum-dunyadaki-istihdamin-1-milyari-kayit-disi-calisiyor/
[26] “Almanya’da Reel Ücretler Rekor Hızda Düşüyor”, 3 Mart 2023… https://www.avrupademokrat2.com/almanyada-reel-ucretler-rekor-hizda-dusuyor/
[27] Erinç Yeldan, “Volcker ve Sonrasını Hatırlamak”, Cumhuriyet, 18 Aralık 2019, s.11.
[28] Murat Kuseyri, “İş Cinayetleri Stockholm’de Protesto Edildi: Kârdan Önce Yaşam!”, Evrensel, 15 Nisan 2019, s.9.
[29] “Japonya’da 158 Kişi Aşrı Çalışmaktan Öldü”, Cumhuriyet, 2 Ekim 2019, s.16.
[30] “Hindistan’da Emekçiler Ayakta”, Birgün, 14 Aralık 2020, s.5.
[31] “Arsız Zengin”, Birgün, 1 Nisan 2022, s.11.
[32] Vijay Prashad, “Hindistan Grevde!”, Birgün Pazar, Yıl:15, No:622, 10 Şubat 2019, s.3.
[33] “Silahlanma Çılgınlığı”, 5 Nisan 2023… https://www.avrupademokrat2.com/silahlanma-cilginligi-nato/
[34] “Dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeler, yeni bir ekonomi / politik değerlendirmeyi zorunlu kılıyor. Zamanın ruhunu anlayabilmenin, toplumsal ve siyasal gelişmeleri doğru yorumlayıp, yönlendirebilmenin yolu buradan geçiyor.
Sosyolojik açıdan konuya yaklaşıldığında, temel karakteristiğin kentleşmenin belirgin biçimde öne çıkışı olduğunu görüyoruz. Toplumun aktif ve üretken kesimleri kentlerde toplanıyor. Bu kesimler, ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeleri de öncelikle belirler / etkiler ve yönlendirir hâle geliyorlar.
Kırsal kesimde yaşanan sorunların ortaya koyduğu en çarpıcı sonuç, tarımın kan kaybetmesi, üreticilerin ürettikleri ürünlerini değer fiyata satamamaları ve dolayısıyla üretimden çekilmeleri ve kopmalarıdır. Bu durum, tarımsal alanda ve kırsal kesimde ‘prekaryalaşma’ olgusunu da beraberinde getirmektedir. İngiliz iktisatçı Guy Standing’in ortaya attığı ‘prekarya’ kavramı, belirsizliği ve güvencesizliği ifade etmektedir.” (Mehmet Şakir Örs, “Emeğin Dönüşümü”, Cumhuriyet, 2 Haziran 2022, s.2.)
[35] Louis Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, çev. Alp Tümertekin, İthaki Yay., 2006.
[36] Metin Altıok.
[37] Hayri Kozanoğlu, “Emeğin Değeri Eriyor”, Birgün Pazar, Yıl:19, No:824, 25 Aralık 2022, s.8.
[38] “Asgari Ücret 10 Yılda 96 Dolar Eridi”, Sözcü, 3 Aralık 2022, s.9.
[39] Aziz Çelik, “Asgari Ücrette 12 Eylül Düzeyini Gördük”, Birgün, 4 Temmuz 2022, s.5.
[40] “Açlık, Yoksulluk Halkın Peşinde”, Birgün, 26 Mart 2023, s.5.
[41] Mustafa Çakır, “İşçi Borç Batağında”, Cumhuriyet, 28 Şubat 2023, s.11.
[42] Aziz Çelik, “Memur Yoksullaştı, Memur-Sen Büyüdü!”, Birgün, 11 Nisan 2022, s.10.
[43] Ali Can Polat, “Emeğin Sırtında Büyüme”, Cumhuriyet, 1 Mart 2023, s.11.
[44] Aziz Çelik, “AKP’nin Büyük Bölüşüm Felaketi”, Birgün, 13 Mart 2023, s.5.
[45] Aziz Çelik, “Aynı Gemide Değilmişiz!”, Birgün, 7 Mart 2022, s.10.
[46] “Çalışanların Yüzde 34’ü Kayıtlı”, Birgün, 18 Şubat 2023, s.10.
[47] Özlem Ermiş Beyhan, “Güvencesizler Ülkesi Olduk”, Sözcü, 13 Ekim 2022, s.6.
[48] “Sendikalı Olmak Lüks”, Birgün, 31 Temmuz 2021, s.11.
[49] “Sendikalaşma Oranı Azaldı”, Cumhuriyet, 23 Temmuz 2022, s.11.
[50] Engin Ünsal, “İşçiler ve Sendikalar”, Cumhuriyet, 27 Temmuz 2022, s.2.
[51] Şehriban Kıraç, “Kemal Özkan: Haksızlık’ta Lider Ülke”, Cumhuriyet, 20 Temmuz 2022, s.10.
[52] Aziz Çelik, “Grevin Kökünü Kuruttular!”, Birgün, 21 Kasım 2022, s.4.
[53] Pelin Ünker, “Türkiye’de İşçiler Son 21 Yılda Neler Kaybetti?”, 5 Şubat 2023… https://rojnameyanewroz3.com/p27730/
[54] Sayime Başçı, “900 Bin Ev İşçisinin Sosyal Güvencesi Yok”, Sözcü, 19 Haziran 2021, s.8.
[55] Havva Gümüşkaya, “Türkiye: Sınırsız Mesaiyle Çalışanlar Ülkesi!”, Birgün, 19 Temmuz 2022, s.4.
[56] “Eşitsizlik Yaşamın Her Alanında”, Birgün, 2 Mart 2022, s.4.
[57] “Eşitsizlik Derinleşti”, Birgün, 12 Kasım 2023, s.2.
[58] Engin Ünsal, “İş Kazalarından Kimler Sorumlu?”, Cumhuriyet, 23 Kasım 2022, s.2.
[59] Uğur Dündar, “En Ucuz Şeyin İnsan Hayatı Olduğu Ülkemizde Her Gün 5 İşçi Kazalarda Ölüyor!”, Sözcü, 5 Kasım 2022, s.4.
[60] “Patronların Düzeni Çocukları Öldürüyor”, Birgün, 12 Haziran 2022, s.5.
[61] Aziz Çelik, “Kaderin Değil Bilimin ve Emeğin Planı!”, Birgün, 17 Ekim 2022, s.7.
[62] Kayseri’de 77 yaşındaki bir adam çalıştığı inşaatta öldü. Kendini bildi bileli çalışıyordu ve 80’ine merdiven dayamışken de şantiyede bekçiydi. Günyüzü görmeden gitti bu dünyadan. Urfa’da 7 aylık bebeğin babası inşaatta işe başladığı ilk gün iş cinayetinin kurbanı oldu. Babası, sendikalı olduğu için fabrikadan atılmış, kara listeye alındığı için diğer fabrikalar iş vermemişti. (Timur Soykan, “77 Yaşında İşçi ve 7 Aylık Bebek”, Birgün, 4 Nisan 2022, s.7.)
[63] Aycan Karadağ, “Domates Tarlasında Çocuk İşçiler”, Birgün, 2 Ağustos 2021, s.10.
[64] Figen Atalay, “Çocuklardan Ucuz İşgücü Ordusu”, Cumhuriyet, 16 Ocak 2023, s.3.
[65] Sarp Sağkal, “İşçi Çocuklar Ölüyor”, Cumhuriyet, 23 Nisan 2022, s.3.
[66] Erdem Sevgi, “CHP’nin Çalışmasına Göre 2019’da 232 Çocuk İntihar Etti”, Cumhuriyet, 23 Nisan 2021, s.23.
[67] Bahadır Özgür, “Hiper Sömürü ve Artık Nüfus”, Birgün, 10 Mayıs 2022, s.6.
[68] Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri, çev: Muzaffer Erdost, Sol Yay., 1976.
[69] “Özgür olmayan iş tatmin edici bir uğraş olmaktan çıkar ve insandışılaştırmanın aracı hâline gelir.” (Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi, çev: Erol Özbek-Dilek Hattatoğlu, Ayrıntı Yay., 1991, s.143.)
[70] 1 Mayıs 1977’nin üzerinden yıllar geçti. “Kanlı 1 Mayıs” olarak anılan günde 34 kişi katledildi, yüzlerce kişi ise yaralandı. 1 Mayıs 1977’de 11 yaşında olan ve olay günü ayakkabı boyacılığı yapan Kadir Yılar, o gün yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı. Yılar, “Sabah bir arkadaşımla beraber boya sandığıyla oraya gittik. Çok ciddi bir kalabalık vardı. Bir anda kargaşa, uğultu koptu. Patlamanın ne olduğunu bile anlamadık. İki genç beni kucaklayarak havuzun içine attı ve ‘Sakın olaylar bitene kadar kafanı çıkarma’ dedi” ifadelerini kullandı. Yılar, “Ortalık karıştı, panzerler girdi, askerler girdi, polis girdi. İnsanların yarısı o tarafa, yarısı bu tarafa kaçtı. Yani korksam korkamıyorum, saklansam saklanamıyorum. Sonra panzerlerle insanların üzerine araçları sürdüklerini, hatta kadının birinin üzerinden geçtiklerini gördüm” dedi.
Yaşanan olayın etkisinden uzun süre çıkamadığını vurgulayan Yılar, “Gözünün önünde bir katliam oluyor. Panzer insanların üzerine öyle bir sürdü ki o anda kadın kaçamadı. 1 metre önümde kafasından vurulanları gördüm. Taksim Meydanı’na 18 yaşına kadar gidemedim. Hâlâ gözlerimin önüne geldiği zaman tüylerim diken diken oluyor. Unutmak mümkün değil” diye konuştu. Her sene 1 Mayıs’a katıldığını belirten Yılar, “1 Mayıs’a niye bu kadar tepki var hâlâ çözmüş değilim. Sonuçta 1 Mayıs işçinin, çalışanın bayramı. Zaten bütün sene sömürüyorsunuz. Bırakın bir gün de insanlar eğlensin. Hiç kimsenin insanlara saldırdığını, çevreye zarar verdiğini görmedim. O yüzden her sene katılırım, hiç aksatmam” dedi.
1977 yılında 17 yaşındaki Gönül Birsen Kement ise “Kanlı 1 Mayıs”ta babası Rasim Elmas’ı kaybetti. Her şeyin planlı yapıldığını vurgulayan Gönül Birsen Kement, “Bir daha 1 Mayıs’a gitmeyelim, orada olmayalım, kalabalıkta durmayalım, sesimizi çıkarmayalım diye insanlara kodladılar. Bence bu isteniyordu. O gün yaşanan her şey planlıydı. Olayın ardından bütün hayatım altüst oldu. 16 yaşında bir erkek kardeşim vardı. Bizim çöpe atılan bir hayatımız var, gençliğimiz var” diye konuştu. (Rengin Temoçin, “Kadir Yılar Kanlı 1 Mayıs’ta Yaşadıklarını Anlattı”, Cumhuriyet, 30 Nisan 2022, s.6.)
[71] Turgut Uyar.
[72] Sinop’ta 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü yürüyüşünde atılan bazı sloganlar nedeniyle Türk-İş’e bağlı sendikalar kortejden ayrılarak mitinge katılmadı. (“Sinop’ta Türk-İş Üyeleri 1 Mayıs Programını Terk Etti”, 1 Mayıs 2022… https://www.vitrinhaber.com/gundem/sinop-ta-turk-is-uyeleri-1-mayis-programini-terk-etti-h49571.html)
[73] “1 Mayıs 2022: CHP Kuyruğunda Devrimcilik, CHP Kuyruğunda Sendikacılık Olmaz”, 10 Mayıs 2022… https://kaldirac2.org/1-mayis-2022-chp-kuyrugunda-devrimcilik-chp-kuyrugunda-sendikacilik-olmaz/
[74] 1 Mayıs’ın kökeni, daha kısa iş günü mücadelesine ayrılmaz bir şekilde bağlı. Bu talep aynı zamanda işçi sınıfı için büyük siyasi öneme sahipti. Bu mücadele, hemen hemen Amerika Birleşik Devletleri’ndeki fabrika sisteminin başlangıcından beri kendini gösterdi. (Alexander Trachtenberg, “1 Mayıs’ın Tarihçesi: Kapitalist Barbarlığa Karşı Emeğin Özgürlük Mücadelesi!”, Evrensel, 1 Mayıs 2022, s.6.)
[75] “Kılıçdaroğlu: Hiç Umutsuzluğa Kapılmayın”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2022, s.4.
[76] “Yurttan 1 Mayıs Kutlamaları”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2022, s.4; “Yurdun Dört Bir Yanında 1 Mayıs Coşkusu”, Birgün, 2 Mayıs 2022, s.4; “Eskişehir’de 1 Mayıs”, Evrensel, 2 Mayıs 2022, s.2; “Çorum’da 1 Mayıs Yağmur Altında Kutlandı”, Evrensel, 2 Mayıs 2022, s.2; Birkan Bulut-Damla Kırmızıtaş-Burcu Yıldırım-Zuhal Şiran Çiloğlan, “Ankara’da Yoksulluğa Lanet, Gezi’ye Selam”, Evrensel, 2 Mayıs 2022, s.2; “Ege’de 1 Mayıs: Doğanın ve Emeğin Sömürüsüne Son!”, Evrensel, 2 Mayıs 2022, s.2; “Milyonlarca Emekçi 1 Mayıs Alanlarından Haykırdı: Yoksulluğa, Savaşa, Sömürüye Yeter!”, 1 Mayıs 2022… 2 Mayıs 2022… https://www.evrensel.net/haber/460554/milyonlarca-emekci-1-mayis-alanlarindan-haykirdi-yoksulluga-savasa-somuruye-yeter; “Direniş İradesi Dört Yanda Sokağa Çıktı: İl İl 1 Mayıs Eylemleri…”, 1 Mayıs 2022… https://sendika.org/2022/05/direnis-iradesi-dort-yanda-sokaga-cikti-il-il-1-mayis-eylemleri-654707/; “Edirne’den Kars’a 1 Mayıs Kutlaması: Kurtuluş Yok Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz”, 2 Mayıs 2022… https://www.avrupademokrat.com/edirneden-karsa-1-mayis-kutlamasi-kurtulus-yok-ya-hep-beraber-ya-hicbirimiz/; “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Kutlanıyor”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2022, s.4; “İstanbul’da Taksim ve Maltepe Meydan’ında 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı Kutlandı, 2 Mayıs 2022… https://www.dokuz8haber.net/canli-blog-istanbulda-taksim-ve-maltepe-meydaninda-1-mayis-isci-ve-emekci-bayrami-kut; “1 Mayıs Alanından Vazgeçmediler: Taksim Emanetiniz Bizdedir!”, 1 Mayıs 2022… https://sendika.org/2022/05/1-mayis-alanindan-vazgecmediler-taksim-emanetiniz-bizdedir-654632/; “Taksim’e Yürüyen Halkevleri ve TÖP Üyeleri Gözaltına Alındı”, 1 Mayıs 2022… https://sendika.org/2022/05/taksime-yuruyen-halkevleri-ve-top-uyeleri-gozaltina-alindi-bu-daha-baslangic-mucadeleye-devam-654604/; “Taksime Çıkan Yollar 1 Mayıs Nedeniyle Kapatıldı, Yürümek İsteyen 164 Kişi Gözaltına Alındı”, 1 Mayıs 2022… https://www.evrensel.net/haber/460681/taksime-cikan-yollar-1-mayis-nedeniyle-kapatildi-yurumek-isteyen-164-kisi-gozaltina-alindi
[77] Taksim’e yürümek isteyen DİSK/Enerji-Sen ve İnşaat İş üye ve yöneticileri gözaltına alındı. Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin gözaltına alınırken Gezi Davası’nda tutuklanan Taksim Dayanışması sözcülerini de anarak “Biz Mücella’ya söz verdik, Can Atalay’a söz verdik, Tayfun Kahraman’a söz verdik. ‘Taksim emanetiniz bizdedir’ dedik. O yüzden buradayız” dedi. (“DİSK/Enerji-Sen ve İnşaat İş’ten Taksim Eylemi: Taksim 1 Mayıs Alanıdır, İşçilere Yasaklanamaz!”, 1 Mayıs 2022… https://sendika.org/2022/05/disk-enerji-sen-ve-insaat-is-uyelerinden-taksim-eylemi-taksim-1-mayis-alanidir-iscilere-yasaklanamaz-654616/)
[78] Ankara’da 1 Mayıs’a hazırlık süreci devrimci kurumların Nisan ayı başında aldıkları toplantıyla başladı… Sendikalar ve meslek odalarıyla görüşmeler yapılmaya çalışıldı fakat çoğundan yoğun oldukları için uygun olmadıkları yanıtı alındı. Beşli, ancak bir hafta sonra 1 Mayıs toplantı çağrısı yapabildi. “Birlikte değiştireceğiz, birlikte güçlü bir 1 Mayıs örgütleyeceğiz” şiarıyla “Beşli”nin ve diğer kurumların katılımıyla (yaklaşık 40’a yakın kurum, dernek, platform) toplantı yapıldı…
1 Mayıs programının deklare edileceği basın toplantısı tarihinin belirlenmesi, basın toplantısının ardından hep birlikte bildiri dağıtımı yapılarak 1 Mayıs startının verilmesi gerektiğini vurguladılar. Daha önce Beşli’nin yaptığı “GEÇİNEMİYORUZ” mitinginde direnişçi işçiler alana alınmamıştı; “1 Mayıs’ta böyle bir şeyin yaşanmaması için özen gösterilmeli” diye uyarılar da yapıldı…
İkinci toplantıda kürsüde konuşacak olan direnişçi işçiler konusunda tartışmalar yaşandı. Çankaya Belediyesi’nden atılan ve direnişte olan Yasin Keskin’in konuşması hem DİSK hem de DİSK’in de içinde olduğu Beşli tarafından istenmiyordu. KHK direnişçisi Mahmut Konuk’un da kürsüden konuşması istenmiyordu. Sonradan öğrendiğimiz kadarıyla KESK Şubeler Platformu’nun iç toplantılarında SES, Mahmut Konuk’u önerdiği hâlde kabul görmemiş…
Üçüncü toplantı kurumların ısrarı üzerine yapıldı. Bu toplantıda bildiri metni ve basın metni üzerine tartışmalar yaşandı. Valiliğe yapılan başvurulara henüz yanıt gelmediği belirtildi beşli tarafından (Stantlar, toplanma yeri, yürüyüş kolu ve alan için). Buna rağmen basın toplantısı tarihi belirlendi. WhatsApp grubu üzerinden son hâli verilmek üzere yine kürsüden konuşacak olan direnişçi işçiler konusunda tartışma yaşandı. Tayfun Görgün bu tartışma üzerine, “Beşli isterse 1 Mayıs’ı kendisi yapar, kurumlar da ister katılır ister katılmaz” tehdidini savurdu. Bu tehdit üzerine de tartışmalar yaşandı. Kurumlar, “Devletin saldırısına karşı bizler Ankara’da birlikte güçlü, kitlesel ve coşkulu bir 1 Mayıs’ı örgütlemek istiyoruz. Siz tehdit savuruyorsunuz. 1 Mayıs’ın ve sınıf mücadelesinin öznesi sadece sizler değilsiniz, bizler de öznesiyiz, böyle konuşamazsınız” diyerek Tayfun Görgün’ü eleştirdi ve basın toplantısı kararı üzerine toplantı tartışmalı bir şekilde sonlandırıldı….
1 Mayıs’a 3 gün kala bir toplantı alınabildi. Bu toplantıda Beşli, ‘Ankara’nın her yerine asacağız’ dediği pankartların maliyet nedeniyle yapılamadığını, stantlara valiliğin izin vermediğini, toplanma noktasının henüz netleşmediğini, görüşmelerin sürdüğünü belitti.
Konu bir kez daha direnişçi işçilerin kürsüden konuşması konusuna geldi ve yine tartışmalar yaşandı. Tayfun Görgün bu son toplantıda EnerjiSA direnişçilerinden birinin direnişçi işçiler adına konuşma yapacağını belirtti. Fakat KESK, kimin konuşacağı konusunda hiçbir bilgi vermedi. Devrimci kurumlar da, “Ankara’da direnişte olan işçilerin hepsinin kürsüye çıkarılması ve EnerjiSA direnişindeki işçilerin onları da temsilen konuşması bizim için yeterlidir” dediler. Fakat Ankara’da direnişte olan işçilerin hepsinin kürsüye çıkmasına yine Tayfun Görgün itiraz etti ve bu noktadan sonrasını KESK ve DİSK’in kendisinin belirleyeceğini söyledi. Güya birlikte bir 1 Mayıs örgütledik!..
KESK, KHK saldırısına karşı gelişen direnişlerde toplumsallaşamasa da -ki bunda da KESK bürokrasisinin belirleyici payı var- önemli bir duruşun simgelerinden birine dönüşen ve herkesin bu konuda hemfikir olabileceği Mahmut Konuk gibi bir isim yerine, direnişini siyasetin çeşitli alanlarında dik durarak sürdürdüğü hâlde KHK kıyımına karşı özelleşmiş bir direniş içinde yer almamış bir ismi çıkarmayı tercih etti... 1 Mayıs’a belirsizlikle gidilince devrimci kurumlar toplantı yeri ilan etti…
Sendika ve meslek örgütlerinin başından beri sergiledikleri bu zikzaklı, tutarsız ve dayatmacı tutumlara karşı 1 Mayıs alanında DİSK adına Tayfun Görgün, KESK adına Hüseyin Köklü protesto edildi ve serbest kürsü oluşturuldu. Alanda yapılan protestoyu hazmedemeyen Tayfun Görgün, aynı gece geç saatlerde KHK direnişçisi Mahmut Konuk’u arayıp tehdit etme cüretini gösterebilmiştir. (“Ankara’da 1 Mayıs Süreci…”, alinteri6.org/ankarada-1-mayis-sureci-%e2%80%a8)
[79] Gabriel García Márquez.
[80] “Soylu’dan 1 Mayıs Açıklaması: Tüm Sendikalarla Günler Önce Görüştük”, Cumhuriyet, 30 Nisan 2022… https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/icisleri-bakani-soyludan-1-mayis-aciklamasi-tum-sendikalarla-gunler-once-gorustuk-1931440
[81] “Politika: Taksim 1 Mayıs Alanıdır 1 Mayıs Taksim’de Kutlanmalıdır!”, Politika, Yıl:8, No:74, 20 Nisan 2022, s.1.
[82] “1 Mayıs 2022 Değerlendirmesi”, oguzhankayserilioglu, @oguzhan956, ÖÖ 1:16 · 20 May 2022·Twitter Web App
[83] “İktidarın polisinin Taksim’e çıkmak, Beşiktaş’tan Taksim’e yürümek isteyenlere anayasanın 34. maddesinde düzenlenmiş olan Toplantı ve Yürüyüş Düzenleme Hakkını ihlâl ederek orantısız güç kullanıp, kadınları yerlerde sürükleyerek sadece İstanbul’da 164 kişiyi gözaltına alması AKP iktidarına yakışan bir davranıştı.” (Engin Ünsal, “Suskun Sendikalar”, Cumhuriyet, 6 Mayıs 2022, s.2.)
[84] Ahmet Telli.
[85] Orhan Kemal, Grev, Bilgi Yay., 1975.
[86] “Marx her sınıflı sosyal formasyonun, aslında bir sömürüye dayalı bir üretim ilişkisi temeline oturduğunu; bu sömürü ilişkisinin üretim tarzlarına göre değiştiğini; fakat her durumda, üretim araçlarını elde tutanlar tarafından sömürülen dolaysız üreticilerden bir artıdeğer payının zorla alınmasını sağladığını göstermiştir.” (Louis Althusser, Felsefede Marksist Olmak, çev: İsmet Birkan, Can Yay., 2018, s.203.)
[87] Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri, çev: Muzaffer Erdost, Sol Yay., 1976.
[88] Erich Fromm, Olma Sanatı, çev: Orhan Düz, Say Yay., 2012, s.162.
Yorumlar