Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) dönük 25 Haziran 2012 tarihinde başlayan, “KCK” adı altında devam eden operasyonl...
Sabah saat: 09:00’dan itibaren Ankara Adliye Sarayı önünde toplanan KESK ve bağlı sendikaların yöneticileri, üyeleri, dayanışma için gelen emek ve demokrasi güçleriyle uluslararası örgüt temsilcileri, burada saat: 10:00’da bir basın açıklaması gerçekleştirdiler.Basın açıklamasını yapan KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı TOMBUL, “Bıkmadan, usanmadan sürdürdüğümüz adalet arayışımıza, adalet nöbetimize hepiniz hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başladı.“Haklı davamıza destek vermek için bugün burada yanımızda olan, gücümüze güç katan tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz” diyerek konuşmasını sürdüren TOMBUL, konuşmasına, nerede olursa olsun sömürü ve adalesizlik üzerine kurulu zorba düzene karşı yüreği emek ve demokrasiden yana atan milyonlara sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz diyerek devam etti.
Bir taraftan ‘ileri demokrasi’ nutukları atılırken diğer taraftan ülkemizin hızla tek adam diktasına doğru sürüklenmek istendiği çok hassas bir dönemden geçildiğini belirten TOMBUL, sırtını 12 Eylül faşist askeri darbe anayasasına yaslayan AKP iktidarının, her geçen gün daha da otoriteleşen faşizan düzenine muhalefet eden herkesi ‘potansiyel terör suçlusu’ olarak gördüğünü kaydetti.Hak ve özgürlükleri için mücadele edenlerin, kuşatılan yargının, emniyet ve medya aracılığı ile bertaraf edilmesi gereken hedefler olarak gösterildiğini bildiren TOMBUL, toplumu derin bir sessizliğe mahkûm etmek için, başta muhalif-demokrat kesimler olmak üzere insanca bir yaşam ve demokratik bir ülke isteyen herkes bu ucube demokrasinin baskılarından payına düşeni aldığını vurguladı.KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı TOMBUL’un konuşmasının tamamı şu şekilde;“Bu çerçevede konfederasyonumuza ve bağlı sendikalarımıza yönelik baskıların sürekli olarak arttığı, Türkiye’nin dört bir yanında üye ve yöneticilerimize yönelen keyfi gözaltı ve tutuklamalarla kuşatılmaya çalışıldığımız tüm kamuoyunca bilinmektedir.
Yönetici ve üyelerimiz nezdinde sendikal mücadelemizi hedef alan “KESK’i bertaraf etme operasyonlarına” özellikle son bir senedir hız verilmiştir. 13 Ocak, 13 Şubat, 25 Haziran 2012 tarihinde gerçekleştirilen operasyonların son halkasını 19 Şubat 2013 tarihinde yaşamış bulunuyoruz.Aralarında Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimiz Akman Şimşek ve Denetleme Kurulu Üyemiz Erdoğan Canpolat’ın da olduğu toplam 60 arkadaşımız bu operasyon sonucunda tutuklanmıştır. Bununla da kalınmamış 19 Şubat operasyonun devamı niteliğinde sürek avını aratmayan bir sürecin işletilmesi sonucunda Ankara’da, bağlı sendikalarımızın yönetici ve üyesi 8 arkadaşımız daha tutuklanmıştır. Bugün itibariyle toplam 121 yönetici ve üyemiz sendikal faaliyetlerimizi suç olarak görenlerin cezaevlerinde tutukludur.Yaklaşık bir saat sonra, KESK’i bertaraf etmek isteyenlerin 25 Haziran 2012 tarihinde gerçekleştirdiği operasyon kapsamında açılan davanın ilk duruşması gerçekleştirilecek. 22’si yaklaşık 10 aydır tutuklu, aralarında Genel Başkanımız Lami Özgen’in de bulunduğu 50 si tutuksuz olmak üzere toplam 72 yönetici ve üyemiz kendilerine isnat edilen suçlamalar hakkında savunmalarını yapacaklar.Aradan geçen koskoca 10 aydan sonra bugün Ankara ve Adana’da ilk duruşmalarına çıkacak olan yönetici ve üyelerimiz ‘ileri demokrasinin!’ Özel Yetkili Mahkemelerinde yani Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanacaklar.Çünkü Sendikal hak ve özgürlüklerin tek tek budandığı, yılda ortalama bin insanımızın iş cinayetlerine kurban verildiği, sendika binalarının helikopterler eşliğinde basılmasının sıradanlaştırıldığı, kamu emekçilerinin kapı kulu olarak görüldüğü, tüm emekçilere hayatın zindan edilmek istendiği,Türkiye’de,
kamu emekçileri sendikal hareketinin yapı taşı, fiili meşru mücadelenin açık adresi KESK’in üyesi olmak ağır bir suç olarak görülmektedir.Bunu biz söylemiyoruz. Bugün ilk duruşmalarına çıkacak olan yönetici ve üyelerimiz hakkında hazırlanan iddianame söylüyor. Daha önceki davalarda karşılaştığımız iddianameler gibi bu iddianamede de KESK olarak 22 yıldır savunduğumuz, kuruluşumuzdan bugüne tüzüklerimizde açık bir şekilde ifade ettiğimiz ilkelerimiz doğrultusunda yürüttüğümüz sendikal faaliyetlerimizi ‘yasa dışı’ örgütlerin talimatı ile gerçekleştirdiğimiz ileri sürülüyor.Peki, nedir bu “yasa dışı faaliyetler”?Tüm halkın parasız, nitelikli, ulaşılabilir kamu hizmeti alma hakkını savunmak için konfederasyonumuz ve sendikalarımızın kararlarına uygun olarak eylem ve etkinliklere katılmak.Eğitim, sağlık hakkı konulu paneller, konferanslar düzenlemek, düzenlenenlere katılmak.Yargılanan KESK yönetici ve üyelerinin davalarını izlemek, dayanışma için duruşmalarına katılmak.Bu çerçevede; 8 Ekim 2011 tarihinde gerçekleştirdiğimiz, “İnsanca Yaşam İçin Eşit-Özgür Demokratik Türkiye” 
;başlıklı izinli mitingimize,13 Şubat 2012 günü gözaltına alınarak tutuklanan kadın yönetici ve üyelerimizi desteklemek amacıyla gerçekleştirilen etkinliklere,4688 sayılı yasada yapılan tadilata karşı aldığımız tutum, kamuoyu tarafından 4+4+4 olarak bilinen eğitim yasasına yönelik yaptığımız eylemlere,21 Aralık ve 23 Mayıs tarihlerinde yüz binlerce kamu emekçisinin katıldığı Grevlere katılmak.Sendikal hak ve özgürlüklerimiz ihlal edilerek, neredeyse her sendika genel merkezine ve şubesine yerleştirilen gizli kamera ve ses kayıtları ise ‘suç delili’ olarak gösterilmektedir.Her emek ve meslek örgütünde demokrasinin gereği olarak farklı anlayış ve düşüncede insanların bir araya geldikleri platformlar bulunmaktadır. İşçi sendikalarından odalara, barolardan işveren sendikalarına hatta futbol kulüplerine kadar hemen her yapı içerisinde birbiriyle demokratik rekabet içerisinde olan platformların bulunması doğaldır. Elbette ki KESK içerisinde de benzer platformlar vardır.
KESK’in zenginliği olan bu meşru platformları yasa dışı örgütlerle bağlantılı göstermeye kimsenin hakkı yoktur.Oysa kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırlanan iddianamelerde; Genel Başkanın, Genel Sekreter ve MYK üyeleriyle yaptığı telefon görüşmelerinin bile hangi örgütsel ilişkiye dayandığı sorgulanmaya çalışılmaktadır. Hatta iş, Kürt siyasal hareketi içerisinde konuşulan çeşitli kelimeleri ve kavramları kullanmanın yasa dışı örgüt üyeliği için yeterli kabul edilmesine kadar vardırılmaktadır.İddianamede suç olarak gösterilen toplantılara katılmadığınızı, o tarihte orada olmadığınızı ispatlayan resmi belgeler sunsanız da fayda etmez.Hukuktan tamamen yoksun olarak düzenlenen iddianamenin sahiplerine göre emeğin haklarının gasp edilmesine karşı sessiz kalmamanız ve üstelik bir de KESK üyesi olmanız “suçlu” ilan edilmenize, “terörist” damgası yemenize fazlasıyla yetmektedir.Onlara göre,Evlerinin, işyerlerinin adresi açık olan KESK’lilerin şafak baskınları ile gözaltına alınması, tutuklanması doğaldır. sendika ve konfederasyon binalarımızın didik didik aranması, her kitapçıda rahatça bulunabilecek kitaplarımızı sistemlerini alaşağı edecek “deliller” olarak gösteren arama tutanakları hazırlamak marifettir.Kemoterapi tedavisi için hastaneye giden üyemizin kaçma şüphesiyle gözaltına alınması, annesi babası gözaltına alınan üç aylık bir bebeğin saatlerce nezarette bekletilmesi gayet doğaldır.
Eşi de gözaltına alındığı için çocuğunu bir yakınına teslim etmek isteyen Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimizin “çocuğunu imza karşılığı teslim edeceksin. Yoksa Çocuk Esirgeme Kurumuna teslim ederiz” diyerek tehdit edilmesi sıradan, rutin bir uygulamadır.Gizlilik gerekçesiyle sizinle hatta avukatınızla paylaşılmayan dosyanızın bütün ayrıntıları ile basına servis edilmesi normaldir. Daha hakkınızda dava açılmadan, yargılanmadan suçlu ilan edilmeniz Türkiye’nin yargı sistemi açısından sıradan olaylardır.Masumiyet karinesinin çoktan unutulduğu, “suçsuzluğu kanıtlanana kadar herkes suçludur” zihniyetinin hakim olduğu bir yargı sisteminde ve o yargı sisteminin üzerinde gölgeleri bulunanlara göre tüm bunlar vaka-ı adliyedendir.Ancak bize göre emekçiler üzerindeki sömürüyü adaletsizliği, hukuksuzluğu ile pekiştirenlerin adına “ileri demokrasi” dedikleri bu düzen doğal değildir. Hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını, adil savunmayı yıpratan gelişmelerin doruğa çıktığı bu ucube demokrasi doğal değildir.İşte böyle bir düzende, KESK’in, kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlüklerini daha da budamayı hedefleyen yasalara, fiili uygulamalara karşı sesini her yükselttiğinde operasyonlarla karşılaşması ise asla “tesadüf” değildir.Her zaman söylüyoruz bir kez daha yineliyoruz. Yönetici ve üyelerimizin gözaltına alındığı, tutuklandığı operasyonların artmasının kaynağında kamu alanının tasfiye etmek isteyenlere karşı yıllardır sürdürdüğümüz mücadele vardır. Gerisi laf-ı güzaftır.Kamu hizmetlerini piyasanın insafına terk ederek sadece kamu emekçilerini değil kamu hizmetlerinden yararlanan milyonlarca yurttaşın da haklarını gasp etmek isteyenler amaçlarının önündeki en büyük engel olarak KESK’i görmektedir.Dün 4688 sayılı yasada yaptıkları tadilata karşı verdiğimiz mücadelemizi hazmedemeyenler bugün sınırlı iş güvencemizin hedef alınmasına sessiz kalmayacağımızı biliyorlar.Dün anayasayı, uluslar arası sözleşme ve anlaşmaları çiğneyerek bize sefaletten başka bir şey vaat etmeyen sözde toplu sözleşmeleri karşısında KESK’i bulanlar, bugün “buyurgan devletten istişare eden devlete geçtik” masallarına itibar etmeyeceğimizi biliyorlar.Dün yönetici ve üyelerimizi sendikal faaliyetlerinden dolayı, istifaya zorlayan, sürgün eden, görevden çıkaranlar, bugün bunların mücadelemizi engellemeye yetmediğini görüyorlar. Bunun için ardı ardına gerçekleştirdikleri baskınlarla, kuşatma operasyonları ile KESK’i toptan bertaraf etmeye çalışıyorlar.Din, dil, ırk, siyasal düşünce, etnik köken, mezhep, engelli, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve felsefi düşünce ayrımı gözetmeden kapılarını sonuna kadar tüm kamu emekçilerine açan, farklılıkları zenginliği olarak gören KESK’i bölmeyeceklerini biliyorlar.Bunun için iktidarlarının gübresiyle hormonlayarak semirttikleri, kamu emekçilerinin halklarının bir bir gasp edilmesine payandalık edenlerin yönetiminde olduğu yandaşları daha da büyütmenin yolunu KESK’i etkisiz hale getirmekte arıyorlar.KESK’i bertaraf etmenin aslında emek ve demokrasi mücadelesi veren yürüten milyonları bertaraf etmek olduğunu da çok iyi biliyorlar. Bu nedenle bugün sadece Türkiye’de değil tüm dünyada adaletten, hukuktan yana olanların gözü, kulağı bu duruşmada olacak.
Çünkü bu dava ne sadece 10 ay sonra ilk duruşmalarına çıkacak olan arkadaşlarımızın ne de KESK’in davasıdır.Bu dava emekten, demokrasiden, barıştan yana olanların davasıdır. Ve emeğin, demokrasinin değerleri için mücadele edenler birkaç duruşma kaybetse bile son celsede yenildiklerini, teslim alındıklarını tarih yazmamıştır.Buradan görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, yazmayan kalemlere inat bir daha ifade ediyoruz:Bizler, bu topraklarda gerçek bir demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin de ağır olduğunu biliyoruz. Ancak “hak verilmez mücadeleyle alınır” şiarını ilke edinen, baskılara mücadeleyi daha da yükselterek cevap veren, “acıyı bal eyledik” diyen bir geleneğin bugünkü mirasçıları KESK’liler olarak baskılar karşısında asla yılmayacağız.Haklı mücadelemizi baskı altına almaya çalışan, her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamalar karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de sesiz kalmayacağız. Geçmişte ‘memurun da sendikası mı olur?’ diyenlerin kapılarımıza vurdukları mühürleri nasıl söküp attıysak, bugün baskılara karşı birbirimize daha fazla kenetlenerek zulmün ve zorbalığın efendileri önünde asla boyun eğmeyecek, emekçilere reva görülen bu karanlık tabloyu hak ettiği yere,
Tarihin çöplüğüne atacağız.Son olarak buradan emek ve demokrasi mücadelemizden ürkenlerin tutukladığı tüm KESK’lilere yürekten selamlarımızı gönderiyoruz.Ve onlara diyoruz ki;Sizlerin sadece bedenlerinin tutsak olduğunu biliyoruz. Kortejlerimizdeki yerleriniz şimdilik boş olsa da, pankartlarımızı, flamalarımızı, tutan elleriniz bugün demir kapılar ardında olsa da, siz her yerde bizimlesiniz.Bugün buraya sadece ellerimizde tutuğumuz fotoğraflarınızı değil, bize her zaman güç veren inancınızı, mücadele kararlılığınızı da yüreklerimizde taşıyarak getirdik.Kiminizi soğuk demir parmaklıkların ardına uğurlamamızın üzerinden 50 gün, kiminizi 10 ay, kiminizi 4 yıllık bir zaman geçti. Bu ülkede, demokrasinin, özgürlüğün, emeğin haklarının yok sayılmasına nasıl alışamadıksa sizlerin yokluğuna da Alışamadık, alışmaya da hiç niyetimiz yok.Bilin ki, KESK’in onurlu mücadelesi tüm baskılara rağmen sürüyor.Bilin ki,
KESK, Faşizme karşı demokrasi, Emperyalizme karşı bağımsızlık,Savaşa karşı barış,Baskılara karşı özgürlük,Irkçılığa ve şovenizme karşı emeğin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesini sürdürüyor. Sürdürecek.YAŞASIN EMEK VE DEMOKRASİ, MÜCADELEMİZ!, YAŞASIN SENDİKAL MÜCADELEMİZ!, YAŞASIN KESK!”TOMBUL’dan sonra davayı izlemek üzere gelen uluslararası delegasyon adına konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda işçi ve emekçilerin uluslararası dayanışmasının önemi vurgulandı.Basın açıklamasından sonra kurum temsilcileri, milletvekilleri ve uluslararası delegasyon duruşmaya katılmak için alandan ayrıldı.Tutuklu KESK’lilerin fotoğraflarının bulunduğu çok sayıda yelken bayrakların dikkat çektiği alanda, kitle halaylar çekerek, türküler söyleyerek tahliye olmasını umut ettikleri KESK’lileri beklemeye başladılar.Duruşmaya katılan uluslararası emek örgütü temsilcilerinin yoğunluğu dikkat çekiyordu. Bunlar; İsveç Memur Sendikaları Konfederasyonu (TCO) Başkanı Eva Nordmark’ın başkanlık yaptığı heyet, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Arne König, TCO Uluslararası İlişkiler Sekreteri Thomas Janson, Öğretmenler Sendikası’nı temsilen Kristina Stulterheim, Devlet Memurları Sendikası’nı temsilen Dan Nielsson, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), İTUC İnsan Hakları Departmanı Temsilcisi Frank Williams, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTOS), Fransa Öğretmenler Sendikası (SNES-FSU), İngiltere Öğretmenler Sendikası (NASUWT), Danimarka Öğretmenler Sendikası (LC) ve Yunanistan Eğitim Emekçileri Sendikası (OLME) temsilcisi.Türkiye’den katılan emek ve demokrasi güçleri temsilcileri ise; BDP Milletvekilleri Demir ÇELİK, Sırrı SAKIK, Erol DORA, Halil AKSOY, Levent TÜZEL, CHP Milletvekilleri Sezgin TANRIKULU, Süleyman ÇELEBİ, Musa ÇAM, Veli AĞBABA, EMEP Genel Başkanı Selma GÜRKAN, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Fevzi AYBER, ESP Genel Başkanı Figen YÜKSEKDAĞ, ÖDP, SDP; EHP, SYK, TTB Temsilcileri, Halkevleri Genel Sekreteri Nuri GÜNAY, Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut KARABULUT, DİSK Genel Başkanı Kani BEKO, DİSK Genel Sekreteri Arzu ATABEK ÇERKEZOĞLU, DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Metin EBETÜRK, İHD Yönetim Kurulu Üyesi Hüsnü ÖNDÜL, DİSK’e bağlı Genel – İş, Sosyal – İş, Emekli – Sen ve Dev. Maden – Sen yöneticileri, TMMOB Genel Sekreteri Hakan GENÇ, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara Meclisi Üyeleri, TİHV Genel Sekreteri Metin BAKKALCI, Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin AYKOL, Devrimci 78’liler Federasyonu Temsilcisi Kamber ATEŞ, TÖB – DER Genel Başkan Yardımcısı İsmet YALÇINKAYA ve Yazar Temel DEMİRER. 10 Nisan 2013
Yilmaz KızılIlırmak
Yorumlar