“Kaçıklar tarafından başlatılır faşizm Piç kuruları sayesinde uygulanır. Ve aptallar yüzünden sürüp gider.” [1] Cehennemin kapısında “Bu...
“Kaçıklar tarafından başlatılır faşizm
Piç kuruları sayesinde uygulanır.
Ve aptallar yüzünden sürüp gider.”[1]
Cehennemin kapısında “Buraya girenler, bütün umudu terk edin,” sözünün sürdürülemez kapitalist krizle doğrudan ilintili ırkçılık[2] ve faşizmin[3] hızla tırmandığı XXI. yüzyıl yerküresi için de geçerli olduğundan kimsenin şüphesi olması!
“Nasıl” mı?
Gayet basit: “Avrupa’nın kaderini faşistler belirleyecek”;[4] “Avrupa’da sağ rüzgâr fırtınaya döndü”;[5] “Büyük sermayenin aşırı sağ hesapları”;[6] “Dünya hiç bu kerte istikrarsız dönemden geçmemişti,”[7] tespitlerinin hepsi gerçeği yansıtıyor!
Yerküre ve Avrupa’da faşizmin yükseldiği inkâr edilemez bir hakikâtken; “Şu anda bire bir ‘30’lardaki gibi bir görüntü yok, toplumsal direniş hareketleri yüksek,” tespiti yalnızca bir dilek ve temenni; tıpkı, “Avrupa sermayesindeki uluslararası tekeller böyle bir opsiyonu tercih etmiyorlar,”[8] ifadesi gibi! Hal böyleyse, İtalya’da Meloni de neyin nesi ki…
Şaka falan değil: “SS’lerin cümlesi suçlu değildi. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde 1 milyon SS vardı. Suç şahsidir. Birini suçlamadan önce ne yaptığını bilmem gerekir!” Bunları söyleyen Maximilian Krah. 6-9 Haziran 2024’deki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin liste başı adayıydı. Ve çılgın Milei’lerin, Trump’ların, Le Pen’lerin gölgesinde yeni bir dünya şekilleniyor.[9] Değil mi?!
Umutsuzluktan, geleceksizlikten beslenen şiddetin[10] yerküresi ve Avrupa’sındaki birçok ülkede sağcı, faşist ve popülist partilerin giderek daha geniş kitle tabanı kazanması düşündürücü bir gelişmedir. Özellikle genç neslin bu partileri tercih etmesi, geleceğe dair umutlarının azalmasından kaynaklanıyor; tıpkı Declan Mulholland’ın, “Umutsuzluk faşizmi besliyor,”[11] ifadesindeki üzere…
Görülmesi, kavranması gerekiyor: Yerküre ve Avrupa’da aşırı sağ, istisnai bir olgu olmaktan çıkıp kıtanın siyasal dengelerini dönüştüren kalıcı bir güç hâline geldi. Bu yükseliş, artan göç hareketleri, ekonomik belirsizlikler ve toplumsal kutuplaşma tarafından beslenirken, merkez sağ partiler de bu dönüşüme farklı stratejilerle yanıt veriyor. Kimi zaman merkez siyasetin sınırlarını koruyarak mesafesini muhafaza eden merkez sağ, kimi zaman da aşırı sağ söylemlere yönelerek bu yükselişten faydalanmaya çalışıyor. Fransa’da Cumhuriyetçiler (Les Républicains) içindeki bazı siyasetçilerin Marine Le Pen’in göç ve güvenlik politikalarına yakınlaşması, İtalya’da Giorgia Meloni’nin merkez sağ koalisyon ortaklarıyla kurduğu ittifak ve Hollanda’da merkez sağ VVD’nin Geert Wilders’in aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) ile müzakere masasına oturmaya açık olması, merkez sağ ile aşırı sağ arasındaki sınırların giderek bulanıklaştığını gösteriyor.
Almanya’da yaşanan değişim, Avrupa’daki sağ popülist siyasetin genişleyen etkisi bağlamında ele alınmalı. İtalya’da Giorgia Meloni liderliğinde aşırı sağ kurumsallaşırken, Fransa’da Marine Le Pen’in söylemleri ana akımlaşmakta, İspanya’da ise Halk Partisi (PP) yerel yönetimlerde aşırı sağcı Vox ile ortaklıklar kurmaktadır. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde merkez sağ partilerin aşırı sağa yaklaşarak seçmen kaybını engellemeye çalıştığı bu süreç, aşırı sağın siyasal meşruiyetini hızlandıran bir dinamiğe dönüşüyor.[12]
Gözler önünde; Le Pen’in görüşleri normalleştikçe merkez sağın çeperlerinden faşist partilere geçiş hızlanırken, Almanya seçim sonuçları kapitalist uygarlığın andaki durumuna ve geleceğine yönelik eğilimlere ilişkin önemli ipuçları veriyor: Irkçılık ve faşizm yükseliyor, militarizm, sömürgecilik eğilimi de küreselleşerek güçleniyor.
Örneğin Münih Güvenlik Konferansı, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in, Şansölye Scholz’u ve şansölye adayı Marz’ı görmezden gelerek AfD lideri Weidel ile görüşmesi, küresel karanlık ittifakı gözler önüne serdi.
Trump’ın desteğiyle cesaretlenen AfD, artık ana akım partilere gerçek bir alternatif konumuna yükseliyor. Hıristiyan Demokratların lideri Merz’in, Alman siyasetinde aşırı sağa karşı uzun süredir korunan “ateş duvarını” (“işbirliği yapmayacağız” anlamında) aşarak, göçmenler yasası için AfD ile işbirliği yapması, bu yükselişin göstergelerinden biri.
Trump yönetiminin dış politikası sadece Almanya için değil, uluslararası “düzen” için de bir tehdit oluşturuyor. Faşist rejimleri, partileri desteklerken ABD’nin geleneksel müttefiklerini dışlayan Trump yönetimi, her şeyi emperyalist ilişkiler zemininde şekillendirmeye çalışıyor. Demokratik değerleri ve uluslararası hukuku hiçe sayan bu emperyalist dış politika anlayışı, gücün hukukun önüne geçtiği bir dünya yaratıyor.[13]
* * * * *
Şuna şüphe yok; kısa vadede “Avrupa’nın geleceğini sağ güçler belirleyecek”![14]
Kolay mı?
İtalya’dan siyasi analist Mario Deaglio bunu, Avrupa perspektifi ve değerleri bağlamında, “Koordinatlarımızı yitirdik” sözleriyle ifade ediyor.
“Beyaz Avrupa” vaat eden “Fareli Köyün Kavalcıları”nın arkasına takılan aşırı sağcılar dışında, ana akım seçmenler gerçekte nasıl bir Avrupa geleceğine ve konseptine oy verdiklerini tam bilmiyorlar.
Aşırı sağcılar için ise ayrım net ve açık.
Aralarında nüanslar da olsa, Avrupa aşırı sağcılarının cümlesi, Brüksel’i devreden çıkaran bir “uluslar Avrupası” istiyor.
Başta “göç” olmak üzere bu partiler, Brüksel’in iklim değişikliği gibi uluslar üstü politikalarına karşı çıkıyorlar.[15]
Bunun da “mükafatı”nı alıyorlar: Avusturya’da koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından hükümeti kurma görevi, 2024 Eylül’ündeki seçimin birincisi aşırı sağcı FPÖ’ye verildi; böylelikle kırmızı çizgiler ortadan kalkmış oldu[16]!
Artısı da var: II. Dünya Savaşı’nın ardınndan Almanya siyasi tarihinde ilk kez Nazi ideolojisini savunan faşist bir parti, AfD ikinci parti oldu… Almanya’da, 1987 seçimlerinden sonra ilk defa yoğun bir katılımın olduğu 23 Şubat seçimlerinde sandığa giden seçmen oranı yüzde 82.5’e ulaştı.
Almanya’nın geçmiş tarihi nedeniyle faşizmin nasıl bir tehlikeli hâl alacağını bilen, süreci doğru okuyanlar seçim sonuçlarından derin endişe duyuyor. Postdam’daki gizli toplantıda ortaya çıkan sürgün planlarına, AfD’nin açık ırkçı ve radikal söylemlerine ve izlediği politikalara rağmen, bu partiyi hafife alanlar ise tehlikenin boyutunun hâlen farkında değiller.
AfD, özellikle Doğu Almanya eyaletlerinde bütün partileri geride bırakarak birinci oldu. Doğu ve Batı arasındaki refah eşitsizliği, mülteci alımına yönelik tepkiler, halkın sorunlarını çözmeyen mevcut üçlü koalisyondaki partilere olan güvensizlik, ekonomik alanda yaşanan sorunlara çözümsüzlük, hayat pahalılığı, Ukrayna Rusya savaşının uzaması AfD’nin yükselmesine neden olan etkenlerden başlıcaları.
AfD’nin yükselişi dünya genelinde ve Avrupa’da sağcı, ırkçı, faşist yapılanmaların ve örgütlenmelerin yükselmesine zemin yaratan koşullardan ayrı değil. Avrupa geldiği noktada maalesef faşist hareketlerin giderek örgütlendiği ve meşruluk kazandığı bir alana dönüyor.
AfD’nin oy oranının yükselmesinde kuşkusuz Alice Weidel’in sergilediği performans önemli bir rol oynadı. Göçmen ve mülteci karşıtlığını merkezine alan AfD, “tersine göç” (remigration) söylemlemini Elon Musk’ın desteğiyle daha da sertleştirdi. Weidel’ini ırkçı politikaları Avrupa ve dünya genelinde destek buluyor.
İtalya’nın ilk kadın başbakanı olarak tarihe geçen aşırı sağcı Meloni’nin yardımcısı Salvini, AfD’yi “soldan gelen saldırılara ve yalanlara” karşı meydan okuduğu için tebrik etti. ABD başkanı Trump, seçim sonuçlarının hemen arkasından “bugün harika bir gün” diye yorumladı,[17] “AfD’ye oy verin” diyen Elon Musk ise sonuçlardan mutlu.
Almanya seçimleri, Avrupa’da faşist hareketlerin daha fazla meşruiyet kazandığı ve uygun bir alan hâline geldiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.[18]
Görüldüğü gibi Almanya’da eşitsizlik ve sağ birbirini besliyorken; Şansölye’nin 2023’de beyan ettiği gibi bir “kırılma noktası” yaşanıyor.
Derinleşen yoksulluk ile 2023 araştırmalarına göre tüketici için gıda fiyatları yüzde 12.4 enerji ise yüzde 12 yükseldi. 2023 rakamlarına göre nüfusun yüzde 21.2’si yoksulluk ve sosyal izolasyon eşiğinde bulunuyor. Almanya Federal İstatistik Kurumu’nun verilerine göre yoksulluk oranı 1990’dan bu yana en yüksek seviyesinde. Bu yoksulluktan en çok etkilenen kesim ise emekliler. Almanya Çalışma Bakanlığına göre emeklilerin yüzde 66.6’si yoksulluk sınırının (1300 €) altında yaşıyor.[19]
Bu tabloda Almanya seçimini yaptı. Hiç lafı eğip bükmenin anlamı yok. Acı ama gerçek. Faşist parti AfD (Almanya için Alternatif) ikinci gelse bile yine de faşizm kazandı. Sandıktan nur topu gibi bir faşizm çıktı. 1945’ten bu yana, yemin billah “bir daha asla” diye belleklerden silindiği iddia edilen, 56 milyon insanın yitip gitmesine neden olan, bütün bir İkinci Dünya Savaşı’nın baş sorumlusu Alman faşizmi tam 80 sene sonra, 10 milyon 327 bin 148 oy aldı. Bir başka ifadeyle seçmenin yüzde 20.8’inin desteği ile 152 vekilin koltuğunu Federal Parlamento’da garantilemiş oldu.[20]
Evet, Alternatif für Deutschland (AfD) adlı faşist partinin ikinci parti konumuna yükselmesiyle, Almanya seçimlerinin kazananı ırkçılık ve faşist propaganda olmuştur!
AfD, özellikle Almanya’nın doğu eyaletlerinde güçlendi. Göçmen karşıtı söylemiyle oy oranını artırdı. Partinin Avro bölgesine karşıt tavrı, Nazi döneminin yeniden yorumlanmasıyla ilgili tartışmaları, Avrupa Birliği’nden uzaklaşma planları, Elon Musk’ın verdiği destek, Almanya’da ırkçılığı yükseltiyor.[21]
CDU lideri Friedrich Merz’ın, AfD’nin yükselişini durdurmak için muhafazakâr seçmenleri kazanmaya çalışırken önerdiği daha sert göç politikaları, tam tersi etki yaratıyor.
Tüm bunlar da faşizmi besliyor!
* * * * *
Hayır; “Büyük sözlere, derin analizlere gerek yok. Çünkü bilginin, deneyimin olmadığı yani hiç bilmediğimiz bir faşizm türünün ülkeyi adım adım ele geçirmesiyle karşı karşıyayız. Bu yeni tür faşizmin türünün kaynağı cehalet,”[22] türünden yüzeyselline “Evet” demek mümkün değil.
Faşizm, ekonomi-politik (hadi beşeri de diyelim) bir gerçekliktir.
Bu bağlamda “Faşizm” meselesinde kritik saptamaları aktaralım: “Faşizm özüne indirgenmiş liberal devlettir.”[23]
“Emperyalizmin ne olduğunu bilmiyorsanız, faşizmin ne olduğunu da bilemezsiniz.”[24]
Faşizm, emperyalizm ve toplumsal devrim döneminde, kapitalist burjuvazi ve diktatörlüğün sınıf hâkimiyeti sistemidir. Burjuvazi, emperyalist savaştan, muzaffer Rus Devrimi’nden ve Sovyetler Birliği’nin on yıllık varlığından ve bu faktörlerin proletarya, köylü, baskı altındaki uluslar ve sömürge halkları üzerinde yaptığı büyük devrimci etkiden sonra eski parlamenter demokrasi biçimi ve yöntemleri ile halk kitlelerini sınıf egemenliği altında tutamayacak ve kapitalist istikrar ve rasyonalizasyon görevlerini yerine getiremeyecektir. Burjuvazinin tek çıkar yolu kitleleri faşizm ile zaptetmektir. Faşizm burjuvazinin sınıf egemenliğinin son aşamasıdır. Bütün burjuva devletleri eninde sonunda ya bir hükümet darbesi ile ya da “barışçı” bir yolla, ya da gaddarca ya da tatlı sert bir biçimde faşizme geçer; geçiş yöntemleri önemli değildir ve belirli bir ülkenin özel şartlarına, toplumsal yapısına, politik güçler ve sınıflar arasındaki dengeye bağlıdır.”[25]
“XXI. yüzyıl insanın yanılgısı, faşizmin tekrar Nazi üniformasıyla geleceğini sanmasıdır.”[26]
“Ütopya fikrini hor gören faşistler yalnızca dünyanın kötü olduğunu kabul etmekle kalmaz, özünde her zaman bu kadar kötü kalması gerektiğine inanır ve başka türlü olabileceği düşüncesini cezalandırılması gereken bir suç olarak görürler.”[27]
“Ünlü fanatikler ve katiller, eğer hükümeti ayakta tutan, evrak işlerini yapan, korku ve şiddet tehdidi içlerine işlemiş, rejimin potansiyel kurbanlarıyla yan yana yaşayan sayısız destekçileri olmasaydı var olamazlardı.”[28]
“Faşizmin en kısa tanımı nedir? ‘Şiddete içkinliği’! İtalya’nın ünlü tarihçisi Alessandro Barbero’nun tanımı. ‘Şiddet, faşizmin fıtratındadır’ diyor ve ekliyor: ‘Faşizm dahası şiddet kullanmakla övünür. Bundan kıvanç duyar ve iftihar eder. Faşizm siyasi rakiplerini döve döve öldürerek iktidara gelir. ‘Düzen’ vaadiyle tesis ettiği ‘rejimi’ hayata geçirdiğinde de şiddetten vazgeçmez: Çok konuşanlar, er ya da geç içeri alınacağını bilir. Acı olan şudur: Bunlar ülkeyi fiilen tecrübe edildiği üzere perişan etmek için değil, dünya üzerindeki gücünü ve saygınlığını artırmak iddiasıyla yapılmıştır. Çok insan da safiyetle bu hayale inanmış, inandırılmıştır.”[29]
Özetin özeti: Nisan 2025’te ‘The Guardian’ın, ABD’de de aşırı sağın güç kazanmasını inceleyen ‘Ahir Zaman Faşizminin Yükselişi’ başlıklı bir makale yayınlamak zorunda kaldığı[30] koordinatlarda sürdürülemez kapitalist çürümenin doğrudan ürünü olan ırkçılık ve faşizm; itiraz edemeyip, karşı çıkamayan örgütsüz proletaryanın ödemek zorunda olduğu kefarettir.
Bu noktada “Soru, kıyamet faşizminin yükselip yükselmeyeceği değil; liberal demokrasilerin buna karşı gerekli açıklığı, cesareti ve ahlâki vizyonu gösterip gösteremeyeceği,”[31] değil; faşizmin döl yatağı kapilalizme karşı çıkılıp, çıkılamayacağındadır! Çünkü ırkçı, faşist hukuk(suzluk), “liberal demokrasi”den vazgeçen sürdürülemez kapitalizmin kendisidir…
Malum, “hukuk(suzluk)”, muktedir faşistler için, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için sadece bir araçtır. Themis heykelinin gözündeki maskeleyici örtüyü ve elindeki teraziyi yok sayar. Hukuk(suzluk) sadece kendilerine hizmet için vardır.[32] Rakiplerine gelince - Zafer Arapkirli’nin ifadesiyle - “… ‘Ne hukuku lan?’ moduna bağlayıverir anında.”[33]
Biçimsel olarak da olsa hukuk(suzluk), toplumda kişilerle kişiler, kişilerle devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen, uyulması gereken kurallar cüzüdür. “Hukukun bir işlevi de vatandaşın hak ve özgürlüklerini devlete karşı korumak” “iddia”sıdır!
Hukuki düzenlemelerin evrensel iktidara uygun, vatandaşın hak ve özgürlüklerini koruyucu yönde olması gerekir. Bu bağlamda temel ilkeleri; Fransız İhtilali’nden sonra kabul edilen “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”nde yer alan ilkeler şöyledir:
Madde 5: Yasa yalnızca topluma zarar verici eylemleri yasaklar, yasa tarafından yasaklanmayan hiçbir eyleme engel olunamaz.
Madde 9: Yasa ancak açık, kesin olarak düzenlenen suçlara gerekli cezaları getirebilir. Bir insan suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır.
Madde 11: Düşünce ve inançların başkalarına özgürce iletilmesi insanın en önemli haklarındandır. Her yurttaş özgürce konuşabilir, yazabilir, bastırıp yayabilir.
Madde 15: Toplum, idari örgütün her memurundan hesap sorma hakkına sahiptir.
Madde 16: Hakları güvence altına almamış, kuvvetler ayrılığı belirlenmemiş toplumların anayasaları yok hükmündedir, yok demektir.
Irkçı, faşizan hukuk düzeninde, evrensel hukuk ilkelerine uyulmadığı gibi hukuk işlevsizleştirilir, “profanizm” (hukuku yozlaştırıcı söz ve eylemler) yasal yozlaşma oluşur. Amaç muhalefeti sindirmek, rejim karşıtlarını tasfiye etmek, farklı inançta olanları aşağılamak, cezalandırmak olup çıkar.[34]
* * * * *
Karşımızda mücadele edilmesi ve ciddiye alınması gereken neo-faşist olgu/ vukuat var.
Örneğin Almanya’da darbe yoluyla iktidara gelmeyi planlayan ve bu temelde silahlanan “İmparatorluk Vatandaşları (Reichsbürger)” adlı örgütle ilgili davada yargılananlar arasında AFD partisi Eski Milletvekili ve Hâkim Birgit Malsakwinkemann da bulunuyordu.
400 bin sayfalık soruşturma dosyası ve 600 sayfalık iddianamede örgütün silahlı olarak yapmayı planladıkları darbe ayrıntılı olarak ele alınıyor. Planda, Başbakan Olaf Scholz, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, ana muhalefetteki Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi Başkanı Friedrich Merz’in gözaltına alınması yer alıyordu.
Silahlı darbe yapmaya hazır olan Reuss grubu, Alman ordusundaki destekçileri tarafından orduya ait helikopterlerin kullanılacağına inanıyordu. Merkezi Oberndorf am Neckar’daki silah üreticisi Heckler&koch’ta, yönetimin şiddet kullanılarak ele geçirilmesinin bile planlandığından söz ediliyor.[35]
Öte yandan İngiltere’de üç çocuğun öldürüldüğü bıçaklı saldırı sonrası faşist grupların gösterileri tüm ülkeye yayıldı. Protestolar “göçmen avına” dönüşürken aşırı sağcılar polisle çatıştı.
Başbakanlık konutunun bulunduğu Downing Street yakınlarında aşırı sağcılar polisle çatıştı, 100’den fazla kişi gözaltına alındı. Ülkenin kuzeydoğusundaki Sunderland’de yüzlerce gösterici sokaklara indi, şehrin “ciddi düzeyde şiddet eylemlerine” sahne olduğu açıklandı.[36]
Bunları küçümsemek mümkün değil.
Tam da bunun için Erendiz Atasü’nün, “Demokrasi faşizmin panzehiri midir? Belli bir sınıra kadar. Nedir bu sınır? Sermayenin kendini güvende hissetmemeye başladığı nokta! Başka bir deyişle, emek kesiminin yükselen taleplerini, sermayenin kârına tehdit olarak algılamaya başlaması! Ve liberal demokrasinin faşizme, moda bir deyimle ‘illiberal’ demokrasiye dönüşmesi, yani seçim var, parlamento var ama buyruk başka yerden!”,[37] notunu düştüğü hâlde ırkçılık/ faşizm, seçimle gelmiş olsa da unutulmamalıdır ki, seçimle gitmesi garanti değildir. Bu yüzden mücadele sandıkla sınırlı kalmamalı; kapitalizmin sınırlarını aşmayı hedefleyen toplumsal direnişin her katmanında ve özellikle de işiçi sınıfında her gün yeniden militanca üretilmeli/ yürütülmelidir.
21 Mayıs 2025 17:51:19, İstanbul
N O T L A R
[*] Görüş, Haziran 2025...
[1] Henry de Montherlant.
[2] Bkz: i) Temel Demirer, “Faşizm(ler)in Güncelliği ve Irkçılık”, Rojnameya Newroz, Ocak 2018…; ii) Temel Demirer, “Irkçılık/ Faşizm Suçu”, Kaldıraç Dergisi, No:231, Ekim 2020…; iii) Temel Demirer, “Irkçılık Virüsü Yaygınlaşırken…”, Esmer Dergisi, No:74, Temmuz 2012…; iv) Temel Demirer, “Irkçılık Depreminde Sosyo-Politik Topoğrafya(mız)!”, Rojnameya Newroz, Yıl:5, No:193, 17 Kasım 2011; Rojnameya Newroz, Yıl:5, No:194, 24 Kasım 2011…; v) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Kriz + Yüksel(til)en Irkçılık= Faşizm”, Kaldıraç Dergisi, No:254, Eylül 2022…; vi) Temel Demirer, “Irkçılık Küreselleşirken!”, Avrupa Demokrat, Mart 2024… https://temeldemirer.blogspot.com/2024/06/irkcilik-kuresellesirken.html ; vii) Temel Demirer, “Dünya Hâl(ler)i ve Kuzey Irkçılığı”, Görüş, Nisan 2021… https://temeldemirer.blogspot.com/2025/05/dunya-halleri-ve-kuzey-irkciligi.html
[3] Bkz: i) Sibel Özbudun- Temel Demirer , “Faşizmin Tarihselliği ve Güncelliği”, 11 Kasım 2022… https://temeldemirer.blogspot.com/2022/12/fasizmin-tarihselligi-ve-guncelligi.html ; ii) Temel Demirer, “Faşizm(ler)in Güncelliği ve Irkçılık”, Rojnameya Newroz, Ocak 2018… 16 Aralık 2017…; iii) Temel Demirer, “Devlet(ler) ve Faşizm(ler)”, Kaldıraç Dergisi, No:133, Haziran 2012…; iv) Temel Demirer, “Sıradanlaşan Nedir (Mi)?”, Mezopotamya Haber Ajansı, 29 Mayıs 2020… http://mezopotamyaajansi22.com/tum-haberler/content/view/98304 ; v) Temel Demirer, “Bugün(ümüz)de Faşizm(ler)”, Sosyalist Mezopotamya Dergisi, No: 5, Mayıs 2019…; vi) Temel Demirer, “Aşırı Sağcılık Yoğunlaşırken Neo-Faşizm”, Rojnameya Newroz, Haziran 2024… https://temeldemirer.blogspot.com/2024/07/asiri-sagcilik-yogunlasirken-neo-fasizm.html ; vii) Temel Demirer, “Yeniden -Ve Bir Kez Daha- Faşizm”, Rojnameya Newroz, Temmuz 2016… https://temeldemirer.blogspot.com/2016/07/yeniden-ve-bir-kez-daha-fasizm.html ; viii) Temel Demirer, “Avrupa’dan ABD’ye -Bugünlerde- (Neo-) Faşizm”, Kaldıraç Dergisi, No: 257, Aralık 2022...; ix) Temel Demirer, “Almanya, İtalya, İspanya’nın Faşist Hafızası(ndan)”, Görüş, Aralık 2022… https://temeldemirer.blogspot.com/2023/02/almanya-italya-ispanyanin-fasist.html ; x) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Trump Versiyonlu ‘ABD İmparatorluğu’, Dünya ve Faşizm”, Kaldıraç Dergisi, No: 257, Aralık 2022…
[4] Gürsel Köksal, “Avrupa’nın Kaderini Faşistler Belirleyecek”, Birgün, 30 Mayıs 2024, s.11.
[5] “Avrupa’da Sağ Rüzgâr Fırtınaya Döndü” , Birgün, 11 Haziran 2024, s.11.
[6] Ali Arayıcı, “Büyük Sermayenin Aşırı Sağ Hesapları”, Birgün, 27 Mayıs 2024, s.11.
[7] Nilgün Cerrahoğlu, “Starmer, Le Pen ve Biden Arasında”, Cumhuriyet, 7 Temmuz 2024, s.7.
[8] Yücel Özdemir, “… ‘Ulus’ Ön Planda”, Birgün, 11 Haziran 2024, s.11.
[9] Nilgün Cerrahoğlu, “Avrupa’nın Karanlık Saati”, Cumhuriyet, 26 Mayıs 2024, s.7.
[10] Ankara Barosu’nun 68. Olağan Genel Kurulu’nda, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar üyesi avukatların, kadın cinayetlerine tepki amacıyla Kürtçe slogan atmalarına, Türk Milliyetçisi Avukatlar Grubu’nun tepki göstermesinin ardından arbede çıktı. Sandalyelerin fırlatıldığı kavgada, bir avukat başından hafif yaralandı. (“Ankara Barosu Genel Kurulu’nda Milliyetçi Avukatlar Grubu’ndan Saldırı”, Birgün, 13 Ekim 2024, s.15.)
[11] Declan Mulholland, “Umutsuzluk Faşizmi Besliyor”, Birgün, 19 Ağustos 2024, s.10.
[12] Derya Uzunkala, “Merkez Sağ ile Aşırı Sağ Arasındaki Sınır Aşınıyor mu?”, Birgün, 5 Şubat 2025, s.11.
[13] Ergin Yıldızoğlu, “Trump’ın Gölgesinde Almanya”, 20 Şubat 2025… https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/trumpin-golgesinde-almanya-2301648
[14] Gürsel Köksal, “Avrupa’nın Geleceğini Sağ Güçler Belirleyecek”, Birgün, 30 Mayıs 2024, s.11.
[15] Nilgün Cerrahoğlu, “Avrupa’nın Kader Seçimi”, Cumhuriyet, 9 Haziran 2024, s.7.
[16] “Faşist Lidere İktidar Yolu”, Birgün, 7 Ocak 2025, s.11.
[17] ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yapılan bir araştırmada siyahi annelerin gebelikle ilgili bir nedenle ölme olasılığının beyaz kadınlara göre üç kat fazla. (Osman Öztürk, “Irkçılık ve Sağlık”, Birgün, 12 Ağustos 2024, s.3)
[18] Perihan Baçaru, “Almanya Seçimlerinde Sandıktan Çıkan Faşizm mi?”, 28 Şubat 2025… https://www.avrupademokrat5.com/almanya-secimlerinde-sandiktan-cikan-fasizm-mi-perihan-bacaru/
[19] Ezgi Deniz Güneytepe, “Almanya’nın Dönüm Noktası”, Birgün, 9 Kasım 2024, s.10.
[20] Emrah Cilasun, “Almanya Seçimlerinin Sonucu: Nur Topu Gibi Faşizm”, Birgün, 26 Şubat 2025, s.11.
[21] Almanya’da iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV), Almanya için Alternatif (AfD) partisini “aşırı sağcı oluşum” olarak sınıflandırması Berlin-Washington hattında gerilime yol açarken partinin akıbetine dair de tartışma başlattı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X’teki paylaşımında “Bu demokrasi değil” diyerek Almanya’yı “gizli bir diktatörlük” olmakla suçladı. DW’nin haberine göre Rubio, “Gerçekten aşırıcı olan, son seçimlerin ikinci partisi AfD değil; bilakis onların karşı çıktığı, ölümcül derecede açık sınır göç politikalarıdır” dedi. (“ABD Aşırı Sağ Partiye Sahip Çıktı”, Birgün, 5 Mayıs 2025, s.11.)
[22] !,” Işıl Özgentürk, “Türkiş Faşizm!”, Cumhuriyet, 25 Ağustos 2024, s.8
[23] François Chatelet, Maria Antonietta Macciocchi, Faşizmin Analizi, çev: Cemal Süreya, Payel Yay., 1979.
[24] Palmiro, Togliatti, Faşizm Üzerine Dersler, çev: Şiar Yalçın-Yüksel Demirekler, Bilim ve Sosyalizm Yay., 1989.
[25] George Dimitrov, Faşizme Karşı Birleşik Cephe, çev: Ali Özer-Seçkin Cılızoğlu, Evrensel Basım Yay., 2005.
[26] Umberto Eco, Aktaran: Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyey Yay., 2020.
[27] Theodor W. Adorno Faşizm ve Propaganda çev: Müge Çavdar Sel Yay. 2023
[28] Daniel Lee, SS Subayının Koltuğu-Bir Nazinin Gizli Yaşamı, çev: Büke Temizler, İletişim Yay., 2022, s.27-28.
[29] Nilgün Cerrahoğlu, “Faşizm ‘Şiddet’ Demektir”, Cumhuriyet, 18 Ağustos 2024, s.9.
[30] https://www.theguardian.com/us-news/ng-interactive/2025/apr/13/end-times-fascism-far-right-trump-musk
[31] “Kıyamet Faşizminin Yükselişi: XXI. Yüzyılda Kıyamet Vizyonları ve Otoriter Güç”, 7 Mayıs 2025… https://gorus21.com/kiyamet-fasizminin-yukselisi-21-yuzyilda-kiyamet-vizyonlari-ve-otoriter-guc/
[32] “1926’da, yani henüz Hitler başa geçmemişken, Bavyera’da kabul edilerek tüm Çingenelerin yerel idarelere kayıt olması zorunluluğunu getiren ve kısa sürede tüm Almanya’ya yayılan yasanın adı, “Çingeneler, Serseriler ve Avare Takımıyla Mücadele Yasası”ydı. Hitler iktidara geldikten hemen sonra, Temmuz 1933’te Yahudiler, Çingeneler ve engelliler ‘alt-insan’ olarak sınıflandırıldı; toplumun üstün ırksal özelliklerini bozdukları gerekçesiyle iğdiş edilmelerine yönelik yasalar çıkarıldı. Çingeneleri ve Yahudileri fişleyip ‘dinsizlik’, suça eğilim ve toplum düşmanlığıyla genetik ilişkilerini araştıran ‘resmi sağlık örgütü’ Irksal Hijyen Araştırmaları Merkezi 1936’da kuruldu. Polis teşkilâtı bünyesinde kurulan Çingene Tehdidiyle Mücadele Merkez Ofisi’nin doğum tarihi de 1936’dır. Hitler Polonya’yı işgal edip savaşı başlattıktan bir yıl kadar sonra, Avusturya’da Çingenelere özel Lackenbach Toplama Kampı açıldı.” (Uğur Kutay, “Göç Çağı Anlatıları”, Birgün, 15 Ocak 2024, s.15.)
[33] Zafer Arapkirli, “Faşizmin Hukuku(!) Düşman Hukukudur”, Birgün, 31 Ocak 2025, s.6.
[34] Öztin Akgüç, “Faşizan Hukuk Düzeni”, Cumhuriyet, 30 Nisan 2025, s.11.
[35] “Almanya’da Bir Faşist Örgüt Daha Yargılanıyor”, Evrensel, 30 Nisan 2024, s.9.
[36] “Faşistlere Gün Doğdu”, Birgün, 5 Ağustos 2024, s.11.
[37] Erendiz Atasü, “Konuk Odamızdaki Faşizm”, Birgün Pazar, 30 Eylül 2023, s.13.
Yorumlar