“Dün nasılsa bugün de öyle, öldürülür taşıyanlar ışığı, başkaları alır onların yerini, ışığa dokunamaz ama kimse.” [1] Bertolt Brecht’in...
“Dün nasılsa bugün de öyle,
öldürülür taşıyanlar ışığı,
başkaları alır onların yerini,
ışığa dokunamaz ama kimse.”[1]
Bertolt Brecht’in, “Ondan beridir ki, umudu var dünyanın...” betimlemesinde olduğu gibi, tarihin ön saflarındaydı…
Baş eğdirilemeyen mücadelesine ilişkin olarak hepimiz; Louis Aragon’un, “Sevmiş olmaktandır övüncüm/ başka değil,” dizelerini anımsatandı…
Yannis Ritsos’un, “Bunca ölü ölümsüz,/ bunca diri ölü” veya Can Yücel’in, “Kuş olup uçmak isterken,/ ağaç olup kök salıyoruz,” gerçeğini biz(ler)e hatırlatan Ona dair, çok şey yazdık, söyledik;[2] artık tekrardan kaçınıp; “Geçmiş, içinde yaşanacak bir şey değildir. Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur,”[3] saptamasındaki üzere düşünüp/ davranmalı(yız)…
* * * * *
“Yaşadığına inanıyor musun? Gerçekten, derinlemesine, yoğun yaşadığına?”[4] sorusuna verdiği yanıtla; biz(ler)e, ne olmamız gerektiğini anlatan Onun dik duruşunda soru(n)larımızın net, ikircimsiz karşılığını bulabiliriz.
Kimileri, nihayete eren “Tarihin Sonu” yalanı veya “Coronavirüs Pandemisi” gerçeğiyle Onun geri döndüğünden söz ediyorsa da; Friedrich Nietzsche’nin, “Ateş benmişim demek ki,” sözünü anımsatan kasketin en çok yakıştığı tarz-ı siyaset hiç gitmedi ki!
* * * * *
Onu bu denli etkin ve kalıcı kılan gözünü bir yıldıza dikmiş, özgürlükçü-eşitlikteki kararlılığıydı ki, böylesi bir duruş kaybedecek bir şeyi olmamanın öbür adıdır.
Seçtiği yol engebeli, dolambaçlı ve dikti, bu yolda başını dik tutmaktan başka çare olabilir miydi?
“Neysen o ol!”[5] diyenler için elbette “Hayır”!
* * * * *
Jack London’ın, “İnsana ait düşüncelerin doğruluğu karşısında insan hayatının değeri nedir ki?” ya da William Shakespeare’in, “İnsan olmak adına yapıyorum, daha fazlasını da yapabilirim”[6] sözleriyle müsemma Onun tavrı: başkaları sayesinde yaşayanlara, zalimlere inat, başkaları için yaşayan mazlumlardan; egemen çözümsüzlüğe karşı, çözüme ihtiyacı olanlardan; umuda düşman olanlara rağmen umudu yaratanlardan; dertlere, deva üretenlerden; şikâyet etmek yerine, çare bulanlardan olmaktı!
Ve öyle de oldu…
Kolay mı?
Jean Paul Sartre’a, “İnsanım, öyleyse özgürüm; özgürsem sorumlu olmalıyım… İnsan özgürlüğe yazgılıdır; çünkü bir kere dünyaya geldikten sonra yaptığı her şeyden sorumludur,” dedirten ‘68 isyancılarındandı O da…
* * * * *
O günlerden bugünlere; “İnsanlar çıldırmış durumda. Yalnızca vasat ve yeteneksizler yaşamdan keyif alır,”[7] dedirten hâli en iyi Zygmund Bauman’ın, “Cep telefonları, uzakta kalanların temasa geçmesini, temasa geçenlerin uzakta kalmasını sağlar...” deyişi betimlerken…
Sırtını güneşe çevirenler, kendi gölgelerinden gayri bir şey göremiyorlarken; insan(lar)ın vicdanını, canlılığını, yaşam sevincini yok ediyorlar!
Her şey yine ve yeniden yıllar ötesinden Emiliano Zapata’nın, “Yurda ve halkın özgürlüğüne düşman olanlar, her zaman halkın soylu davası uğrunda kendilerini feda edenlere haydut gözüyle bakmışlardır”; Epiktetos’un, “Bütün facialara zemin hazırlayanlar, zenginler, zorbalar ve krallardır. Kendisinin efendisi olmayan hiç kimse özgür değildir,” haykırışını hatırlatıp, doğruluyor bir kez daha!
* * * * *
Ancak elbette bu kadar değil!
“İnsanlık tarihi sadece gaddarlık tarihi değil, aynı zamanda şefkat, özveri, cesaret, iyilikseverlik tarihidir,” Howard Zinn’in altını çizdiği gibi…
Kolay mı?
Tarihi sınıflar mücadelesi biçimlendirirken; Eugene V. Debs’in ifadesiyle, “Tüm dillerde en kahramanca kelime DEVRİM’dir.”
Sömürülenlere geleceğini kazandıracak devrimken; eğer onun için ölmeye hazır değilseniz, özgürlük kelimesini lûgatınızdan çıkarın! Çünkü haksızlık(lar)ın “hak” sayılıp, “meşrulaştığı” her yerde, devrim zorunlulukken; “Cesaret etmek devrimlerin sırrı budur,” diye hatırlatır Saint Just…
O da; ser verip, sır vermeden bunu yaptı; her ihtilalci komünist gibi…
* * * * *
Çünkü O…
“Dünya tarihi denilen şeyin bütünü, insan emeği yoluyla insanın yaratılmasından başka bir şey değildir”…
“Hepiniz farkındasınız; para da, toprak da, kanun da, fikir de, din de, bu ülkede her şey sermayedarlara hizmet ediyor”…
“Bir kutupta servet birikimi, diğer kutupta, yani kendi emeğinin ürününü sermaye şeklinde üreten sınıfın tarafında, sefaletin, yorgunluk ve bezginliğin, köleliğin, cahilliğin, zalimliğin, aklî yozlaşmanın birikimi aynı anda olur”…
“İnsanların dünyasının değersizleşmesi, nesnelerin dünyasının değer kazanması ile orantılı olarak artar”…
“Acı çekenler düşünmeyi öğrendiklerinde, düşünürler de acı çekmeyi öğrenecektir”…
“Özel mülkiyetin egemen olduğu yerde, insanların ilişkisi ve kadın erkek ilişkisi bir ticarete dönüşür”…
“Baylar! Soyut özgürlük sözcüğünün sizi aldatmasına izin vermeyin. Kimin özgürlüğü? Bu, bir kişinin bir başka kişi karşısındaki özgürlüğü değil, sermayenin işçiyi ezme özgürlüğüdür”…
“Asacağımız son kapitalist, muhtemelen bize asma halatını satan kişi olacaktır”…
“Tarih yargıç, infazcısı ise proletaryadır,” diyen Karl Marx’a kulak veren devrimci Marksist’ti…
* * * * *
Çünkü O…
“İnandığımız tek kutsallık emeğin gücüdür”…
“Bir örgüte karakterini veren eylemin muhtevasıdır”…
“Organize olmuş azınlıklar, organize olmamış yığınlara hükmederler”…
“Sınıfların karşılıklı ilişkisini açığa çıkarmak devrimci partinin baş görevidir”…
“Yalancıların maskelerini kaldırın, körlerin gözlerini açın”…
“Bir oportünist her formüle kolayca imzasını atar, ve onu aynı kolaylıkla terk eder, çünkü oportünizm demek, kesin ve sağlam ilkelere sahip olmamak demektir”…
“Kapitalist toplumda özgürlük, kadim Grek cumhuriyetlerindekinin aynıdır: Köle sahiplerinin özgürlüğü”...
“Sermaye var olunca, toplumun tümü üzerinde egemenlik kurar ve hiçbir demokratik cumhuriyet, hiçbir oy hakkı onun niteliğini değiştiremez”…
“Gerçeklik her türlü kuramdan daha sinsidir”…
“Ezilenler ile ezenlerin, sömürülenler ile sömürenlerin ‘eşitliği’ olamaz, yoktur ve olmayacaktır”…
“Kî wekhevîya netewan û zimanan nasneke û neparêze, li hember her cûre zordestî an jî ne wekhevîya netewî şer neke, ew ne Marksîst e./ Kim ulusların ve dillerin eşitliğini tanımıyor ve savunmuyorsa, kim her türlü ulusal baskı ya da eşitsizliğe karşı savaşmıyorsa o Marksist değildir”…
“Her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur”…
“Kapalı odanızdan çıkın, çevrenize bakın ve yanıtlarınızı sokakta arayın. Her yerde barışçıl ve silahsız yurttaş yığınlarını kurşunlayarak iç savaşı başlatan bizzat hükümet olmamış mıdır?”
“Gelecek devrimci hareketin baş ödevi olarak korkunç, kanlı bir yok etme savaşı gerektiğini kitlelerden gizleseydik hem kendimizi, hem halkı aldatmış olacaktık”…
“Ancak sınıflar savaşımının kabulünü, proletarya diktatörlüğünün kabulüne dek genişleten kişi bir Marksist’tir”…
“Silahlı işçiler duygusal aydınlar değil, pratik insanlardır ve hiç kimsenin kendileriyle oyun oynamasına izin vermezler”…
“Sosyalizm dışında insanlığı savaşlardan, açlıktan, sonuçta milyonlarca ve milyonlarca insanın ölüp gitmesinden kurtaracak başka bir çare yoktur…”
“Biz sadece kendimiz için sosyalizmi kurmak ya da çocuklarımızın kapitalistleri ve toprak sahiplerini salt tarih öncesine ait anıtlar olarak hatırlamalarını değil; bizimle birlikte bütün dünya işçilerinin kazanmasını sağlamak için mücadele ediyoruz,”[8] diyen V. İ. Lenin’e kulak veren Leninist’ti…
* * * * *
Çünkü O…
“Dünyada düz bir yol yoktur”...
“Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk adım atılmalıdır”...
“Ülkeni kalbinde yaşatırken, ufkunda dünya olsun”...
“Kararlı olun, fedakârlıklardan korkmayın ve zafer için tüm zorlukları azaltın”...
“Siyaset kan dökülmeden savaş, savaş kan dökülmüş siyasettir”...
“Politik güç bir silahın namlusundan çıkar”...
“Devrim bir yemekli toplantı değildir. Devrim bir isyandır, bir sınıfın bir başka sınıfı devirdiği bir şiddet eylemidir”...
“Savaşı kaldırmaktan yanayız, savaş istemiyoruz. Ama savaş ancak savaşla kaldırılabilir. Böylece tüfek kalmayacak, tüfeği kullanmak gerekiyor”...
“Üç şeyden öğreneceksin: düşmandan, yenilgilerden, kitlelerden”...
“Olumsuz bir özü olan liberalizmin üstesinden gelmek için, olumlu bir özü olan Marksizmi kullanmalıyız”...
“Yüz çiçek yan yana açsın, yüz fikir birbiriyle yarışsın,” diyen Mao Zedong’a kulak veren Maoist’ti…
* * * * *
“68 ruhu bağımsızlıktır,”[9] saptamalarını aşan enternasyonalist ihtilalciliğiyle resmi ideoloji de korkulu rüyası olan O; “İçinde koca bir evreni taşıyan insan”dı Andrey Tarkovsky’in ifadesiyle…
Ve en önemlisi de Friedrich Hegel’in, “Bir insanın sana neler verebileceği değil, senin için nelerden vazgeçeceği önemlidir,” diye işaret ettiği devrimci praksisti; soysuzlaşan, çürüyen, kokuşan değer(sizlik)leri eleştirip, yeni değerler yaratmayı başararak…
Çağının destanlarındandı; Murathan Mungan’vari edilgenlikleri[10] tashih ederek aşan sevda ve öfkelerinin hakikâtiyle…
Sevda ve öfke birbirinden ayrılamaz. Çünkü sadece zulüm karşısında öfkelenenler, işçi ve ezilenlerin özgürlük davasına sevdalanabilirler.
Yok edilmesi mümkün olmayan bu öfkeli sevdayı yerin yedi kat altına gömseniz dahi, o bir gün yeniden “Vardım, Varım, Var Olacağım” savaş ve zafer narasıyla; zulmün karşısına yine isyan gelenekleriyle dikilecektir.
* * * * *
Görüyor musunuz? Yerkürede yeni ve yeniden bir “Hayalet”en söz edilmeye başlandı…
Yeryüzünün lanetli egemenleri ile yalaka sözcüleri her yerde o hayaletten söz etmeye başladılar.
‘ABD’de Komünizm Mağdurlarını Anma Vakfı’ adlı emperyalist kara propaganda kuruluşunun, Amerikan gençlerinin eğilimleri anketine göre, 23 ile 38 yaş arası milenyum neslinin yüzde 36’sı “Komünizm fikrini onaylıyor, destekliyor ve makul buluyor”; yüzde 70’i “Sosyalist bir adaya oy vermeyi olasılık dahilinde görüyor” ve son olarak da “Kapitalizmi makul bularak destekleyen gençlerin oranı yarı yarıya azalmış” durumda![11]
* * * * *
Engellerin Onu asla yıldır(a)madığı; aksine daha iyi, güzel ve doğruya yönelttiği güzergâhta O; 21 Nisan 1973 tarihli tutanağına göre sorgusunu, “Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiçbir yerde gizlemeyiz… Ben buraya kadar anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna yaptım. Ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım. Asla pişman değilim. Birgün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde çalışacağım,”[12] sözleriyle sonlandırmıştı…
Ve bu “son”, sadece “son” değildi; aksine “Yaşam, ölümle sonsuzluk arasındaki gelgitler”[13] iken her daim bir başlangıçtı İbrahim Kaypakkaya, Nâzım Hikmet’in dizelerindeki üzere:
“Aya gidilecek/ daha da ötelere,/ teleskopların bile görmediği yere.
Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç/ kalmayacak,/ korkmayacak kimse kimseden,/ emretmeyecek kimse kimseye,/ yermeyecek kimse kimseyi,/ umudunu çalmayacak kimse kimsenin?
İşte ben komünistim bu soruya karşılık/ verdiğim için.”
14 Mayıs 2020 18:14:45, İstanbul.
N O T L A R
[1] Louis Aragon.
[2] Temel Demirer, “İbrahim Kaypakkaya (ve Yapıtları) Hakkında”, Gelecek Dergisi (Kıbrıs), No:79, Nisan 2013… Temel Demirer, “… ‘Zamanın Ruh(suzluğ)u”na Karşı İbrahim Kaypakkaya”, Kaldıraç, No:144, Haziran 2013… Temel Demirer, “Kasketin En Çok Yakıştığı İnsana Minnet ve Hayranlıkla”, Newroz, Yıl:9, No: 269, 14 Temmuz 2015… Temel Demirer, “Tarihselden Güncele İbrahim Kaypakkaya”, Arasöz Dergisi, Haziran 2016… Temel Demirer, “68 Hareketi, Mayıs(ımız), Kaypakkaya ve 1971”, Kaldıraç Dergisi, No:203, Haziran 2018 ve Partizan, No:90, Eylül 2018…Temel Demirer, “Mayıs Kızıllığında ‘71 Kopuşu ve Kaypakkaya”, Kaldıraç Dergisi, No:215, Haziran 2019…
[3] John Berger, Görme Biçimleri, çev: Yurdanur Salman, Metis Yay., 1999.
[4] Giovanni Papini, Düşsel Konçerto, Cilt:1, çev: Sinem Carnabuci, Monokl Yayınevi., 2012.
[5] Irvin D. Yalom, Nietzsche Ağladığında, çev: Aysun Babacan, Metis Yay., 2000.
[6] William Shakespeare, Macbeth, çev: Sabahattin Eyüpoğlu,Türkiye İş Bankası Yay., 2006.
[7] Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Delikanlı, çev: Ergin Altay, İletişim Yay., 2013
[8] V. İ. Lenin, Komintern-Dünya Devriminin Partisi, Çev: Ferit Burak, Agora Kitaplığı, 2011, s.15.
[9] Deniz Ülkütekin, “Mustafa Zülkadiroğlu: 68 Ruhu Bağımsızlıktır”, Cumhuriyet, 4 Kasım 2018, s.7.
[10] “Çağını şaşırmış masallar vardır. Kimi zaman da insanlar yüklenemeyecekleri ya da sürdüremeyecekleri masalları yaşamaya kalkışırlar. Masallar sanıldığı kadar gerçekleşmesi istenilen şeyler değildir...” (Murathan Mungan, Üç Aynalı Kırk Oda, Metis Yay., 1999.)
[11] “Milenyum Neslinin Yüzde 36’sı Komünizmi Onaylıyor!”, 2 Kasım 2019… http://direnisteyiz27.org/abdde-komunizm-magdurlarini-anma-vakfi-anketi-milenyum-neslinin-yuzde-36si-komunizmi-onayliyor
[12] “TKP(M-L), TİKKO, TMLGB Davası”, Klasör No 3, Dosya No 1, Sıra No.4.
[13] Jack London, Martin Eden, çev: Levent Cinemre, İş Bankası Kültür Yay., 2014.
Yorumlar