“Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır.” [2] 1) Tek bir cümle ya da alıntıyla ifade özgürlüğünün sizin için ne anlam...
“Haksızlık yapmak,
haksızlığa uğramaktan
daha acıdır.”[2]
1) Tek bir cümle ya da alıntıyla ifade özgürlüğünün sizin için ne anlam ifade ettiğini yazabilir misiniz?
Kanımca düşünce özgürlüğünün ana ilkesi Rosa Luxemburg tarafından, “Özgürlük her zaman ve yalnızca, farklı düşünene tanınandır,” formülasyonuyla hükme bağlamıştır.
2) Daha geniş bir anlatımla, ifade özgürlüğü sizin için neye yarar?
Sokrates’in ifadesindeki üzere, “Size ne yapacağınızı söyleyebilirler, ama ne düşüneceğinizi asla” diyebilen eleştiri (ve ifade) özgürlüğü temel insan(lık) hakkıdır; insan olmanın ve kalmanın vazgeçilmezidir…
Kanımca özgür düşünceye gem vurmak, rüzgârı zapt etmeye kalkışmaya benzediği için nihai kertede imkânsızdır.
Çünkü eleştiri (ve ifade) özgürlüğü toplumsal yaşam için de nefes alıp, vermek gibi “olmazsa olmaz”dır…
Nihayetinde “Özgürlük her zaman ve istisnasız, farklı düşünene tanındığında özgürlüktür. Sadece fanatik ‘adalet’ kavramı nedeniyle değil, siyasal özgürlükte aydınlatıcı, sağlıklı ve arıtıcı olan her şey bu temel özelliğe bağlı olduğu için ve ‘özgürlük’ özel bir ayrıcalık hâline gelince etkisi sönümleneceği için bu böyledir.”[3]
2.a) Sizce ifade özgürlüğü bir toplum için aslî midir?
Kuşkusuz, tartışmasız aslîdir; olmalıdır.
2.b) İfade özgürlüğü diğer temel haklara erişimde önemli bir araç mıdır? Neden?
Eleştiri (ve ifade) özgürlüğü, özgürlüklerin anasıdır; “elif-ba”sıdır; kanımca “araç” değil; esastır.
Çünkü o olmazsa, onsuz olduğu “iddia” edilenler, olsa olsa, sanal ve asılsızdır…
2.c) Ülkelerin çoğunda, ifade özgürlüğü sınırlandırılmakta. Sizce bu sınırlar nedir? Bunlar sizce önemli mi?
Evrensel ölçekte ifade ve basın özgürlüğü dendiğinde aklımıza ilk gelen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 1976 tarihli ‘Handyside kararı’dır.
Bu karara göre, “İfade özgürlüğü sadece hoşa giden düşünceler için değil, ‘devleti ve toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden ya da rahatsız eden’ görüşler için de geçerlidir. Bu durum çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülük temelinde söz konusudur…
Bu değerlendirmeler, toplumun bir bölümünü rahatsız edici nitelikte olabilir. Ancak unutulmaması gerekir ki ifade özgürlüğü, çoğunluk gibi düşünmeme, kurulu düzeni sorgulama, hatta eleştirme hakkını da kapsar. Dahası, sarsıcı nitelik taşıyan, toplumun çoğunluğunu kızdıran ve tartışmaya yönelten fikirler de ifade özgürlüğünün koruması altındadır.”
Irkçılık, soykırım, ayrımcılık, diğer nefret ve insanlık suçları dışında eleştiri (ve ifade) özgürlüğüne hiçbir nedenle sınırlama getirilmemelidir.
Özetle özgürlük, genel kabul gören düşünceler için gerekli olmaktan çok, kabul görmeyen aykırı düşünceler için gereklidir.
3) Ülkenizde ifade özgürlüğü?
Ülkem Türkiye’de eleştiri (ve ifade) özgürlüğü mü?
Ferai Tınç, “Düşüncelerin açıklanması… Türkiye’de de gazetecilere ağır bedeller ödettiren mesleki faaliyet” derken; İsmet Berkan da ülkemde “İfade özgürlüğü ile imtihanımız”ın altını çizer…
Gerçekten de ‘Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ Başkanı Orhan Erinç’in, basının bugüne kadar benzeri görülmemiş bir süreçten geçtiğini belirterek, “Gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılması döneminde, henüz düşünce aşamasında olan, tamamlanmamış, kitaplaşmamış yazıların suç sayılması bir yana, el konulanlarının dışındaki örneklerinin silinerek imha edilmesi, ifade özgürlüğü konusunda varılan noktanın vahametini ortaya koymaktadır. ‘İmamın Ordusu’ kitap taslağının imha edilmeye çalışılmasının, demokratik hukuk devleti olarak nitelendirilen günümüzde yaşanması olağanüstü bir önem taşımaktadır,” dediği koordinatlarda; ‘İnsan Hakları Derneği’nin bir açıklaması da “Türkiye’de ifade özgürlüğünün kısıtlandığı”na dikkat çekilirken; ‘Frankfurter Rundschau’ gazetesi de “Erdoğan’ın Düşünce Polisleri” başlıklı yazısında “Bugün dünya basın özgürlüğü günü, fakat Türkiye’de bu gün kutlanmayacak… Çünkü birçok gazeteci cezaevinde,” diyor.
Bu arada ‘Freedom House’ın (Özgürlükler Evi) dünyada basın özgürlüğünün durumunu incelediği raporunda Türkiye, basın özgürlüğünde ciddi gerilemelerin yaşandığı ülkeler arasında yer aldı.
Örgütün ‘Basın Özgürlüğü 2011: Küresel Medya Bağımsızlığı Araştırması’ başlıklı raporunda Türkiye’ye, 196 ülkenin değerlendirildiği raporda 54 puanla 112’inci sırada, “yarı özgür” kategorisinde yer verildi.
Konuya ilişkin olarak hemen birkaç veri nakledeyim:
‘Bağımsız İletişim Ağı Medya Gözlem Masası’nın 2011 Ocak-Şubat-Mart Medya Gözlem Raporu, 62’si gazeteci toplam 103 kişinin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek davalardan yargılandığını ortaya koyuyor.
67 tutuklu gazetecinin bulunduğu Türkiye’de tutuklu gazetecilerden 35’i Kürt basını çalışanı 23’ünü ise sosyalist basın çalışanları oluşturuyor. Mart-Mayıs 2011 kesitinde sadece Kürt sorununu tartıştıkları için 13 kişiye toplam 21 yıl 10 ay hapis cezası, 67 bin TL para cezası verildi.
3.a) Ülkenizde ifade özgürlüğüne saygı gösterilmediğine ilişkin bir duyumunuz oldu mu? Siz bunu deneyimlediniz mi?
Bir kaç somut örnek sıralayayım:
i) AKP’nin hazırladığı TCY değişikliği ile yasadışı dinleme, konuşmayı kayda alma ve deşifre etme suçlarının cezası arttırılırken bunları yayımlayanlara yönelik cezalar düşürülüyor. Tasarı gazeteciliğin sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini belirleme yetkisini de hâkimlere bırakıyor.
ii) “Diyanet İşleri Başkanlığı; düşünce özgürlüğünü uyku hapına benzetip, ‘İkisinin de fazlası intihar ettirir,’ diyerek düşünce özgürlüğü insan için zararlıymış gibi sundu”.[4]
iii) İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün inceleme tutanağını dikkate alarak gazeteci Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı kitap taslağına el koyma kararı aldı.
Evet, “Hukukçular henüz basılmamış bir esere el konulmasını, ‘düşünceyi suç sayan bir anlayış’ diye nitelese” de[5] ülkem Türkiye’de yazılmamış kitap bile suç olabilir.
Buna “suçu önleyici tedbir” deniyor, bilmiyor musunuz?
Bu durumda da yazılmamış kitap; söylenmemiş söz; düşünülmemiş düşünce; konuşulmamış konuşma; bunların hepsi de “suç” olabilir ülkem Türkiye’de…
3.b) Bilgi hakkı ifade özgürlüğüne erişim için asli bir değer taşır. Hakkınızı hayata geçirmek üzere gerekli bilgilere açık bir tarzda erişebildiğinizi düşünüyor musunuz?
Murat Yetkin’e bile, “Basılmamış kitaba yasak olur mu?” diye sordurtan; “Ahmet Şık ve Nedim Şener’in Ergenekon davası kapsamında tutuklanması, basın özgürlüğü ihlâlinden ziyade bir ifade özgürlüğü meselesi ve adil yargılanma hakkı ihlâlidir.”[6]
Ve ne yazıktır ki bunların böyle olması yani henüz basılmamış bir kitabın bütün nüshalarına el koyulması, bambaşka bir gerçekliği gündeme getirir. Bu, bir düşünce ve bilginin kamuoyuna ulaşmasının kamu gücü eliyle engellenmesidir. Yani bilinen adıyla düşüncenin sansürüdür; ifade özgürlüğünün inkârıdır.
Bu inkârcılığın “meşrulaştırılması” için de Başbakan Erdoğan “Kitap=Bomba” analojisine sarılmaktadır.
Erdoğan’ın yasakçılığını, siyasi iktidarla “içli-dışlı” ve organik (ekonomik) ilişki içinde olan burjuva medya da ayakta alkışlıyor.
Bir başka anlatımla; medya-siyaset-ticaret üçgeni totalitarizmi, fiili sansüre dönüşüyor.
Bu tabloda neye, ne kadar ulaşılabilir ki?
3.c) Daha fazla ayrıntılandırmak gerekirse, aşağıdaki bilgi araçlarına erişebiliyor musunuz ve onları nasıl tanımlarsınız?
Hızla sıralayayım…
3.c.i) Internet
Bizde sık sık sitelere erişim yasaklanır…
Bu yetmezmiş gibi ‘Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu’nca hazırlanan “İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar”, 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek. Bu uygulamayla kullanıcılar BTK’nın belirlediği 4 internet filtresinden birini seçmek zorunda bırakılacak: Aile, çocuk, yurtiçi ve standart paket… Filtre kıstasları ise tamamen BTK’nın keyfine göre belirlenecek…
Koray Doğan’ın deyişiyle, “Sansürün adı filtreleme olmuş: Tek tiplik filtre!”
3.c.ii) Ulusal basın
Yine birkaç somut veri…
‘Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’ sözcüsü Necati Abay’ın saptamasına göre, 7 Mart 2011 tarihi itibariyle Türkiye cezaevlerinde tutuklu bulunan 12’si imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü 58 gazeteci ve yazar var. Aşağıdaki listede, köşeli parantez içindeki sayılardan, hangi yayın organından kaç kişinin hapiste olduğunu anlamak mümkün:
Aram Yayınları [1], Atılım [8], Azadiya Welat [9], Baran [1], Bilim ve Gelecek [1], Cumhuriyet [1], Devrimci Hareket [1], DİHA [7], Ekmek ve Adalet Dergisi [1], Enternasyonal [1], Eylül [1], Gün TV [1], Gündem [1], Halkın Günlüğü [1], İşçi-Köylü [2],Kamu Emekçileri Cephesi Dergisi [1], Milliyet [1], Nokta [1], Oda tv [7], Odak [1], Özgür Halk [1], Özgür Radyo [1], Proleterce Devrimci Duruş [1], Radyo Dünya [1], Red [1], Rengê Hêvîya Jinê [1], Sosyalist Demokrasi [1], Toplumsal Özgürlük Gazetesi [1], Yeni Nizam [1], Yürüyüş [3].
Bu listede yer alan yayın organlarını 5 ana kategoride, yani, Kürt basını, Sosyalist basın, İslâmi basın, Kemalist basın ve büyük medya [Kemalistlerin bu kesimdeki ağırlığı akılda tutulmalı] olarak sınıflandıracak olursak, durum şöyle görünüyor.
Kürt basınında toplam tutuklu sayısı 21, Sosyalist basında 28, Kemalist basında 9, büyük medyada 3, İslâmi basında ise 1…
Kürt basınında rekor Azadiye Welat’da tam 9 elemanı tutuklu; bunu 7 tutuklu eleman ile DİHA haber ajansı izliyor.
Sosyalist basında rekor, 8 tutuklu ile Atılım’da.
Kemalist basında ise rekor, 7 çiçeği burnunda tutuklama ile Oda TV’de.
İslâmi basından ise sadece 1 tutuklu var, Yeni Nizam...
3.c.iii) Uluslararası basın
Bir örnek: ‘Today’s Zaman’ gazetesi, son Ergenekon tutuklamaları ve ‘İmamın Ordusu’ üzerine yazdıkları nedeniyle Andrew Finkel’in üç yıldır süren köşe yazılarına son verdi.
3.c.iv) Televizyon/ Radyo
Televizyon ve radyolar RTÜK tarafından denetlenir ve cezaya çarptırılırlar…
3.d) Ülkenizde, ifade özgürlüğü adına suistimaller gerçekleşti mi-nefret söylemi, ifşaatler...
Mesela Hrant Dink’in katli öncesinde TCK 301 ile açık hedef gösterimesi…
3.e) Sizce ülkenizdeki ifade özgürlüğünü genişletecek araçlar nelerdir? Bunları kim hayata geçirmeli?
Ülkemdeki oligarşik iktidar yani askeri vesayet ile polis devleti karşısında ezilenlerin (emekçiler + Kürtler + Kadınlar + Gençler + diğer azınlıklar) üzerindeki baskılar karşısında örgütlenip, haklarını savunarak, aşağıdan yukarıya toplumu değiştirmesi gerekiyor…
4) Mesleğinizde ifade özgürlüğü
Ben yazarım. Şu an kesilmiş 6 ay hapis cezam var ve TCK 301/2. ve 216. maddeden de yargılanmam devam ediyor.
Tek “suç”um konuşmak/ yazmak; hepsi bu!
4.a) İfade özgürlüğü mesleğiniz için önemli midir?
Elbette ben yazarım; yazmak, düşünmek, ifade etmek için kalemim/ kalbim kadar özgürlüğe de muhtacım…
4.b) Yazılarınızda işlediğiniz tematiklerde şimdiye dek kısıtlandınız mı? Kim tarafından? Neden?
T. “C”nin temelini oluşturan resmi tarih ve ideoloji ile devletin eleştirisi konuları ülkemde el sürülemez, yasaklanmış alanlardır; başta Kürt meselesi, Ermeni soykırımı ve Kemalizm gibi…
Buna itiraz edenler cezalandırılır; susan ve kendine oto-sansür uygulayanlar ise durumu idare ederler.
4.c) Şimdiye dek hükümetin bir kimsenin ifade olanağını, ifade özgürlüğü adına sınırlandırdığından söz edildiğini duydunuz mu?
Çok… Hatta Cumhuriyet’in kurulduğu 1923’de bugüne…
Katılımınız için teşekkürler
Yaşar Kemal’in 28 Mart 2011’de Çağdaş Gazeteciler Derneği Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmadaki, “İnsan umutsuzluktan umut yaratandır. Demokrasiyi yaratmak insanlığın büyük gücü olmuştur. Çok söyledim, tekrar söylüyorum. Ya demokrasi ya hiç... Ve Türkiye ‘hiç’e layık değildir,” sözlerinin altını çizerek bende size teşekkür ederim…
8 Mayıs 2011 18:57:24, Ankara.
N O T L A R
[1] Amnesty International-Belçika’nın “İlk ve ortaokul öğretmenlerini insan hakları ve düşünce özgürlüğü ihlâllerine karşı duyarlı kılmak için” Laura Lhoir’in (Responsable Programme Jeunes, Amnesty International Belgique francophone) hazırladığı broşürün sorularına verilen yanıtlar… Newroz, Yıl:5, No:173, 11 Mayıs 2011…
[2] Socrates.
[3] Rosa Luxemburg, Rus Devrimi, çev: Cangül Örnek, Yazılama Yay., 2009, s.54.
[4] “Düşünce Özgürlüğü İnsan İçin Zararlıymış”, Cumhuriyet, 5 Mayıs 2011, s.9.
[5] İlhan Taşcı, “Düşünce Özgürlüğüne Saldırı”, Cumhuriyet, 25 Mart 2011, s.6.
[6] Dilek Kurban, “Basın Özgürlüğü?”, Radikal, 30 Mart 2011, s.6.
Yorumlar